Sunday, May 28, 2017

Cuma "Cannes" Eğlencesi

Elbette bugünün cuma olmadığının farkında olmadığını bilmekle beraber "canım isterse yaparım, canım istemezse yapmam" mottosunu bir şekilde hayata uydurmanın fena olmadığı kanaatindeyim. 40 yılda bir yıllar sonra içimden Cuma Eğlencesi yazmak gelmiş, Pazar da yazarım, Salı da. Hem ayrıca artık 40 yaşında olmanın getirdiği bir eğlenceli hal var; oooo her yerde kullanıyorum bu "40 yaş ayağını". 

O yüzden bebeğim, hazır kanayan dünyaya, ülkeye rağmen, içimde bir eğlence kıpırtısı olmuş neden olmasın, hazır Cannes da bitiyor bugün, o halde 40'larının sonlarında Eva bir şey gelsin. 

Cannes sadece filmlerin değil, bu AMFAR gibi galaların veya L'Oreal gibi sponsorların kendini gösterme yeri. Eva da L'Oreal reklam yıldızı olarak gitmiş de nedense bir türlü giyinememiş. O kıyafet, o ruj hiçbir şekilde olmamış kendisinde. Ama saçları iyidir herhalde diye düşünüyorum, L'Oreal bir şekilde yapmıştır artık ama o kıyafet o bünyene nayn bebeğim. L'Oreal demişken neredeyse 10 yıl önce orada yönetici bir kadın ile tanışmıştım tam Efsane ile ayrılmışken, o da meğer kendi yakın arkadaşını Efsane'ye ayarlıyormuş. Olur öyle şeyler gayet normal de çok gülmüştüm. Meğer garip garip beni takip ediyorlarmış filan. O zaman bir de öyle takip için Instagram filan yok, Facebook bile Türkiye'ye henüz uğramamış, işte bir şekilde buluyorlarmış yolunu. Bayağı komikti. Michel'li bir kızdı, adını tipini hiçbir şekilde hatırlamasam da Michel'li olduğunu hatırlıyorum. Velhasıl L'Oreal markası beni pek güldürür.





Offf...Sıkıcı Almanlardan Diane Kruger. Amerikalı kocasından da ayrıldı, Fatih Akın'nın filminde oynamış filan Cannes da Alexander McQueen elbisesi ile tasarımcı Jason Wu ile poz vermiş de elbise o kadar kötü ki bu fotodan anlaşılmaması ciddi bir şans. Efendim, giydiği elbise değil, uzun ve yamuk bir tuniğin içinden çıkan oversize bir pantalon... Facia...Bir de püskülleri tüyleri filan da var. Oy ki oy ... Keşke yanındaki Jason Wu'dan bir şeyler giyseydi...

Üzülerek güzeller güzeli Coco Rocha 'nın yeni kestirdiği kısa saçlarıyla müthiş çirkin olduğunu söylemek durumundayım. Hani ben ki kısa saça tav, kısa saç hayranı bir insanım, şu an uzamış saçlarımı kestirmemek için zor tutuyorum kendimi, gerçekten yazık etmiş güzelliğine. Ve bir de o kadar kötü bir kesim ki... Siyaha da boyamış. Yalnız sanıyorum ki bu biraz o platin beyaz boyanın cazibesine kapılıp sonrasında saçları eline almakla ilgili de bir durum. Saçını bu fantastik güzellikteki renge boyatan herkes bir eline alıyor saçları ve kestirmek durumunda kalıyor. Ama kendisi güzel bir insan.



Ooooooo... İşte giyinebilenler, götüne güvenenler böyle giyinsin....Hele o Anja Rubik...Aman yarabbim, ne kadar müthiş olmuş (saçını filan daha güzel yapabilirdi ama elbisesinin bacaklarının muhteşemliğine sallarım kendisini). Yorumsuzum o kadar güzel...

Hah işte overrated kızlardan...Ha belki kendisinin böyle mankenlik bilmem ne gibi kaygıları yoktur ama bilmiyorum, pek öyle durmuyor da kestirmek zorunda kaldığı saçlarıyla tek kelimeyle facia...Benim teorim yine bu platin-beyaz saç rengi yüzünden bu ingiliz socialite Cara ve kankası Kristen Steward saçlarını kısacıktan da öte bir vaziyette kestirmek zorunda kalıyorlar. Elbise de olmamış, kendi de olmamış, o rujun rengi hiç olmamış. Bir nevi epic fail de celebrity olunca kurtarıyorsun paçayı. 

Anoreksik evlat sahibi anoreksik Donatella Versace, Black don't crack lafının yaşayan örneği Naomi Campbell, boktan oyunculuğu ve ultra antipatikliği ile her tarafta gözüken, manasız hareketler yapan adını unuttuğum koca burunlu oyuncu ve yıllardır film çekmeyen, çektiklerinde ise sıradanlıktan ileriye gidemeyen Ben Affleck ile bir türlü boşanamayan yine adını unuttuğum kadın oyuncu. Hepsi "celebrity sıradanlığı" içerisinde yani çok pahalı markaların elbiseleri üzerinde bir bok yapamayan cinsten. Gereksizler ordusu. Ama people mı people...
Güzel ingiliz manken, beyaz tenli, kızıl Karen Elson kırmızı elbisesi içerisinde. Şimdilerde Nashville'de mi ne yaşıyor, galiba Jack White'dan da ayrılmış. Ama yine de Amerika'nın değişik bir coğrafyasında gül gibi yaşıyor.





Evet, biraz kısa bir Cuma eğlencesi ile biter gider bu sefer. Yapacak bir şey yok.  Kısa olsun ama yine de olsun diyelim...Cuma eğlencesi ruhumuza iyi gelsin, ileriye bakalım, biraz ruhumuz dinlensin.  

Bu arada canım Türkiye insanı da Cannes'a sözde çıkarma yapmış-her zamanki gibi-... Offff o kadar varoş o kadar sıradanlar ki...Yazık bir de festivalin gösterim programında değil, bu L'Oreal Moreal gibi markaların düzenlediği geceye katılan ışığı olmayan ama işte Türkiye şartlarında meşhur olan şarkıcı-türkücü-oyuncu tayfası kendisinin fotoğraflarının çekileceğini zannetmiş de almış eline oturmuş. Yemin ediyorum loser'lıkta #1 ilerliyoruz.

No comments: