Thursday, January 12, 2017

Fransız İhtiliali Üzerinden Türkiye'yi Anlamaya Çalışmak

Aslında bloga sayfalarla yazmak isteyip de her zamanki gibi önüme çıkan manasız teknik sorunlarla yazamadığım, yeni yılın ilk günlerinden beri yapmaya çalıştığım sınırlı sayıda aktiviteden bir tanesi de okumak ve okumak. Her şey çalkantılı, itiş kakışlı olunca yapılan aktiviteler de istikrarsız, birbirini takip etmeyen olabiliyor.  Bir yanda Grand Livre de l'histoire de France varken diğer tarafta canım Don Camillo
 
whatever.

"Neden" sorusuna cevap da Fransız İhtilali sonrası önce cumhuriyet ondan sonra tekrar imparatorluğun geri dönüşü olduğu için. İşte genelde burası işin bilinmeyen kısmı çünkü bize öğretilen tarih kitaplarında 1789 tarihi söylenir öğretilir gerisi sallanır. Asıl gerisi daha önemli çünkü özgürlük denilen şey öyle hemen bir günde gelmiyor. Yani köylüler, sans culottes'lar Bastille'e gidiyor insan hakları beyannamesi okunuyor da her yeri işgal edip cumhuriyeti yönetim rejimi olarak seçiyorlar, her şey yolunda sen sağ ben selamet gitmiyor. İmparatorluğa gelene kadar 1789 sonrası 1799'da 18 Brumaire darbesiyle konsüllük rejimi geliyor, her şey bir istibdata dönüşüyor, 1802'de yapılan referandum ile Napoléon her şeyin tepesindeki, her şeye karar veren yüce konsül ünvanına bir de ölene kadar Konsül seçiliyor. Her şey Napoléon'nun verdiği kararlar çerçevesinde ilerliyor, özgürlükler kaldırıyor, sanatçılar saray için üretmeye başlıyor, din yeniden önem kazanıyor. Toplum bu dönemde zenginliğe ve ünvana göre ayrılıyor; liyakata göre değil. Nihayetinde 1804'de imparatorluk ilan ediliyor ve Napoléon bütün fransızların imparatoru oluyor. Ardında Waterloo, imparatorluğun çöküşü, Restauration dönemi ve yine bir Napoléon, önce cumhurbaşkanı derken 2 yıl sonra yine halk oylaması ile fransızların imparatoru oluyor. Arada yaşananlar onlarca yüzlerce olay direniş savaş derken Paris Komünü, cumhuriyetin yeniden ilanı ve bugün artık 5. Cumhuriyet. 

Uzun ve fazlasıyla karışık.

Uzun ve fazlasıyla karışık olmayan tek bir şey var; o da insanoğlunun güç karşısındaki acizliği ve gücü elde ettiğindeki "tek" olma arzusu. 

O yüzden hiçbir özgürlük tabakta verilmiyor veya mücadele etmeden süreklilik sağlanmıyor. Çok sıkıcı ama öyle. 

Hep böyle olmuş. Bundan sonra da böyle olacak. 

O yüzden Fransız İhtilali ve gerisi üzerinden belki bugünü anlamak biraz olsun mümkün olabilir. Manalı mı? Hayır. Ama en azından ne olacağını görebilmek iyi bir şey. İnsan belki kendini koruyabilir.

       

No comments: