Thursday, August 13, 2015

Breathe-Respire # 2


2015'in her açıdan fantastik ve terminus halinde geçeceğini biliyordum da bu kadarını beklemiyordum. Bir türlü bitmeyen (ruhsal ve manevi) sonlar, sonlanmalar ve aynı zamanda yine bir türlü bitmeyen ölümler, cenazeler...

Geçen hafta içerisinde kaldırdığım iki cenazeye bir de bu hafta pek sevdiğim Strasbourg A.'nın annesinin cenazesi eklenince artık her şey başka bir hal aldı. Yorgunluk, hastanelere taşınmalar, mezarlıklarda yer beğenmeler, beyhude halde teselli etmeye çalışmalar, garip saatte eve dönüp yatıp kalkıp sabah tekrar A.'nın yanına gitmeler, yer yer aksayan işler, beklenmedik anda beklenmedik hatalar veren ev aletleri, bir o kadar beklenmedik iletişim hatası veren ev insanları, havanın korkunç sıcaklığı, Türkiye cehenneminin her geçen saniye artan sıcaklığı, gerzeklerin erken seçim uğraşı uğruna aldıkları canlar ve breathe-respire...

Oysa ağustosun fantastik bir ay olması bekleniyordu. Gerçi daha var...Ardından başka şeyler de var. 

whatever. be water, my friend. Gerçekten de nefes al ve be water...En güzeli. 

P.S. Etiler-Levent hattı yeni mekanım, mahallem oldu resmen. Yani. Bayıldığımdan deği zorunluluktan da bu yeni metro hattı ile pratik olmuş. Gerçi yeni metro hattının içi pavyon gibi ama yine eğlenceli ve pratik ve trafikten uzakta.

P.S. (2) Cenazeler, hastane görüşleri, beklemeleri derken o kadar çok insan gördüm ki bu sabah insan görmekten sıkıldığımı farkettim. Geçicidir muhtemelen ama şu an hissettiğim bu. 

P.S. (3) Oysa nefes almıştık haftasonu. Cumartesi gecesi Juno bir anda #8 ile pöti bir buluşmadan efsane kadrolu buluşmaya dönüşmüştü, eğlenceli ve keyifli olmuştu. Ama işte gelen haberler, ciddiyetini sabitledi. Ülke dediğin yer zaten mutsuzluk ve asık suratlılık yeri. 

P.S. (4) Ölüm, kayıp geride kalanlar için kesinlikle çok zor işler de hastalık sebebiyle hastanede yatanın sevenleri için öleceği zamanı beklemek daha büyük bir azap. Arafta bekliyorsun işte. Cennet de cehennem de bir adım uzaklıkta. Hele vicdan duygusu...Belki de en zoru. O yüzden eğer ölümcül bir hastalığın sona yaklaşan bir evresi varsa mümkünse erken bitsin, gerçekle yüzleşilsin. Aksi takdirde "ya uyanırsa" duygusunu takip eden gece yarısı gelen hastane telefonları ile yaşamak hastaya değil ama hasta yakınları için gerçek bir kabus. 

P.S. (5) Şimdilik bu ölüm vs hadisesini kapattığımızı umarak ilerliyorum ayın ortasına doğru. Daha fantastik daha eğlenceli günlere...

No comments: