it was supreme. c'était supreme. aynı zamanda sevdiğimiz ama buralarda bulamadığımız new york city streets markası supreme. ama it was supreme, baby.




Güzel kıyafetlerin markası Rodarte'ın kızkardeşlerin biri ve tahammülü zorlayan-en azından benim- Kirsten Dunst. Elbise yani üzerindeki Rodarte elbise aslında güzel sayılır, lacivertler filan tamamdır ama o kadar açık bir mavi sarışın ve mavi gözlü birinde öyle harikulade durmayabilir. Durmuyor da. Elbise garip şekilde pazarda, t-box'ta, Zara'da filan satılan yazlık straplez elbiselerin biraz daha pahalı şık olanını andırıyor. Rodarte olmasına rağmen. İşte bazen bazı şeyleri geçmiyor, Kirsten Dunst zaten hiçbir şeyi geçmiyor. 



bir süredir (sadece kısa bir süredir ama ) dream on olarak görmediğim meandros, italya, bütün italya ama daha çok roma, kalabalık grup ama just two of us, bilekten kıvrılan gömleği, babası ve eski sevgilisinin bahsine kahkahalar atarak gülüşü, yapışıp hiç bırakmaması, roma'daki piazza del parlemento'nun önündeki lambda gösterisi (!) -ki kendi fantezi dünyama da hayranım- ile karşılaşıp resmen halka açılmamız, görülmemiz, publicly seen ve dream on... dünyam şaştı resmen sabah sabah.
çarşambadan biten bayram tatilinin kimilerine bitip kimilerine bitmemesi, perşembenin o yeşil güzelliği, anlık bunalımlar, ertesi günün hafifliği, evrendeki 11.11.11 çılgınlığı, hala parfüm peşinde koşulan neredeyse beyhude çabalar (ama sanıyorum benzeyen bir şey bulabildim), yağan yağmur, gece safa lokantası, f.a.'nın "sizi kızlarla safa'ya götüreyim bir akşam" dileğinin porn star v'nin doğumgünü yemeğine kısmet olması, pek sevdiğim leopard lover g.'nin yemek için müthiş ayarlamaları, çabaları, 11.11.11. doğumgünü pastası, deutsche schule takımı ve takımdan yok çekenler, sekvotka, yale boy a. ve kool insan a., gerçek bir istanbul meyhanesi adabına yakışmayan çirkin ve leş hareketler (her seferinde söylüyorum; ben iyiyim de çevrem kötü), biraz t.d., biraz koridor, bana iyi günler iyi sabahlar, ertesi günün "alkolü bırakıyorum" tövbesi, nihayetinde tatilden dönen j.a. & f.a. , biraz ölü deniz tuzu, biraz petra, biraz indiana jones ve çoğunlukla "yok alkolü bırakıyorum ben", sakin pazar, never on sunday, hafiflikler, değişiklikler ama bolca blah blah blah...


cumadan başlayan tatil, uzun zamandır seyahata çıkmadığım ilk tatil, dükkanın kapandığı cuma, dükkanın mayıs sonundan beri cızırtılı yayın yapan televizyon antenini özlem gürses'in üsttekilere kıç yalayıcı, kendisi için tehlike olduğuna kanaat getirdiklerine ise otoriter e-mail denemeleri ve bunlar üzerinden yapılan geyik,, erken dönülen mahalle, gey kapılım z. ile e. 'de biraz bomonti, biraz tuborg, yarıda katılan topkek m., yemek sabahattin, strasbourg a. , the nite is young, yan, roxy, yolda taksi radyosunun 105.6'ya ayarlanması, koridor, kabus çalan karabasan, kaçış, sekvotka; artık üretilmeyen gucci eau de parfum peşinde yenisini, bir başkasını bulma peşinde cumartesi ve iş kurma peşinde cumartesi, harvey nichols'ın evlere şenlik le nez 'isinin muhtemelen asla sahip olmadığı parayı "ama böyle eksslüziv bir parfüm için 450 lira hiç de fazla değil" veya "ama sizin gibi viski-amber kokusu taşıyan floraal kokuları benimseyemez" tarzı cümlelerle kolayca harcatma çabası, hala parfümsüzlük; bayram ilk gün, tek ziyaret, anneanne sevgisi, biricik evlatlarını bırakıp petra yolundaki j.a. & f.a. ve bu daha sadece this is day 2.