
Daha muhteşem bir resim ile başlamak isterdim ki
Courtney Love ve artık durdurulamaz vaziyetteki "
şişik ve gergin" yüzü beni engelledi. Soldakini bilmemekle beraber sanıyorum bir sonraki dönemde Courtney Love'ı da bilemeyeceğim. Aşırı zayıflık, facelift ve tabii sık takviyelerle şişirilen dudaklı
baygın genç kız bakışlar ile neredeyse tanınmayacak halde. Yüzünün pürüsüzlüğüne ise diyecek lafım yok. Bravo! Görüyoruz ki para ile her şey bir şekilde yoluna giriyor.

Beyinin dizinin dibinden nadiren ayrılabilen, bugünlerde
Jackie O. 'yu canlandıran
Katie Holmes, Calvin Klein tasarımcısı ve
Julianne Moore. En şık ve tarz bu resimdeki elbette
Julianne Moore. Kırmızı elbisesi, beyaz teni, nisbeten koyu kızıl saçları ile gayet kool gayet keyifli görünüyor.

Paris'in belki de en tarz, en pahalı, en "
uğranılması gereken" mağazalarından
Colette'in sahibi olmak ne şık yapıyor ne de tarz sahibi. Yani
leopar desenine bayılan ben bile, leopar desenli çorap giymem, giysem de üstüne şu komik beyaz tüylü yakayı giymem, hele ayağıma fransızca söylemi ile
basket'leri ise zaten geçirmem.
Quel dommage!

Kim olduğunu bilmesem de kafasındaki bantı, elbisesinin rengi, açıklığı ve duruşu ile belki de en güzellerden. Belki etek boyu biraz uzun ama hiç sorun değil, her türlü gideri var kendisinin.

Gözlüklerinden ve kareli kamyoncu gömleklerinden artık sıkıldığım
Terry Richardson, mini etekli bacaklarına hayranlık duyduğum ama lolita hali ile ara ara sinirimi bozan ve gitgide annesinin kopyası olan
Lou Doillon ve
Purple etrafında şekillenen hedonist-erotik hayat tarzı ile düşman çatlatan, üstün müzik yazarı Mehmet Tez'in sıklıkla ismini zikrettiği
Olivier Zahm. Güzel bir resim ancak değişik bir şey yok çünkü bu 3'lü sürekli aynı vaziyette poz veriyor, ortalıklarda dolaşıyorlar.
Terry Richardson hep kamyoncu-gerek ruh hali, gerek giyinişi, gerek yaşayışı;
Lou Doillon hep incecik, hep miniler içerisinde, hep saçları dağınık, hep bir
bobo dokunuşlu
effortless chic ,
Olivier Zahm ise zaten
forever hedonist ya yatakta sevişiyor ve o anın resmini çekiyor ya ayakta sevişiyor ve yine o anın resmini çekiyor ya da sevişme öncesi ön sevişme hareketleri ile poz veriyor.

Gossip Girl'de "
efsane erkek" olma yolundaki (
ki benim için kendisi epey uzun süredir efsane zaten)
Chuck Bass'in
dulcinea'sı Blair Waldorf ile gündeliği 15.000 dolar olan vintage stylist Rachel Zoe'nin pozu zıtlıkların kardeşliği gibi olmuş:
genç -yaşlı, kumral-sarışın, halen mimik sahibi olan- çoktan mimiklerini botoksla fezaya göndermiş olan, beyaz tenli- tanjerin kırmızısı tenli işte zıtlıkların kardeşliği.

Tanımam etmem ama bu sayfanın da geçtiğimiz günlerdeki people sayfalarının en şık ve kool insanı bu kadındır. Belden düşen ipek satenli pantalonu, boynundaki kolyesi, ceketi, saçlarının rahat bırakılmış hali ile "tamamdır", bitip gidendir. Keşke biz de bu kadar rahat görünümlü olabilsek; hem tarz, hem kool, hem rahat, hem keyifli...Keşke. Ama
her daim gösteriş, ünvan, kabarık fön, "sen benim kim olduğumu biliyor musun" peşinde olan türk insanı için böylesine kendinden emin bir o kadar sade bir o kadar rahat olabilmek çok zor. İyi şanslar. Hepimize. Ama en çok da aslında kendi gerçeğini bilip de üzerine 3 beden büyük gömlek giyene. Çok acı olmalı sabah uyandığında aslında uyanmak isteğinin başka yerde başkasının yanında, başka bedende, başka hayatlar olduğunu bilip ama elindekini de "
muhteşemmiş mutluymuş zenginmiş" gibi yaşamak durumunda kalmak.
Şayze!