Müthiş yoğun working girl olduğumdan yarım yamalak, çalakalem girmişim p.s.'lerimi, bari tamamlayayım da M.'den azar işitmeyeyim.
* Haftasonu Beco'nun cenazesi vardı. Biz J.A. ile gitmedik ama F.A gitmiş. Kendisi büyük hoca, büyük sosyologdur. Şimdi yine "nerden biliyor da konuşuluyor" olur ama bilirim tanırım kendisini. Yeşilyurt'ta çok güzel, iki katlı bir evleri vardı ve bundan yıllar önce kitapların bir kısmını tasfiye ettiklerinde ailecek gidip kitap seçmiştik. O zamanlar daha türk edebiyatının çınarı Y.K. ve karısı Thilda ile küsmemişlerdir yani beraber görüşülüyordu. Bana çok büyük katkısı vardır Y.K. ve Thilda'nın. Özellikle de Thilda'nın. J.A.'yı kızları gibi gördükleri ben torun oluyordum, F.A. da "bebek yüzlü gerilla" sıfatı ile zaten gönüllerindeydi. Thilda ben daha oradayken veda etti bize. 2001 kışıydı. J.A. telefon ile arayıp söylemişti. Çok üzülmüştüm ama çok hastaydı zaten, acı çekmesi daha kötüydü. Ayrıca noel için geldiğimde bir gece ona hastanede refakat ederek vedamı zaten etmiştim. Oradan ona fransızca/ingilizce mektuplar yazardım, hatalarımı düzeltirdi, paran var mı diye sorar, Y.K. bana yakın bir avrupa ülkesine geldiğinde bana mutlaka harçlık vermesini tembihlerdi. Kısacası çok emeği vardır bende, o yüzden benim bir gece refakat etmiş olmam çok az kalır.
* Hiç kimse benden beklemez ama ben inanılmaz iyi hasta bakarım. Nedense böyle bir yönüm var. Hasta vs gibi durumlarda feci şefkatlı oluyorum ve her şeye üşenen, hiçbir şey için kıçını kaldırmayan şımarık insan ben hasta bir yakınım/sevdiğim için sandalye üzerinde bile uyur, her türlü işine koşarım.
*Yeter hastalıklar vs... deyip güzel şeylere geçelim. Güzel bir şey bir insanın bazı kurumlarda, bazı organizasyonlarda tanıdıkları olması. Keyifle kalktığım sabahın erken saatlerinden beri dinlediğim haysiyetli insan Frank Sinatra'yı daha da çok dinlemek istediğim için rica ettim havalı radyonun havalı dj'den, "çalarım" dedi, ve çaldı, ve mutlu etti hatta güzel hediye gibi oldu.
* Beraber geçirilen günde J.A.'ya bir sürü çocuk iğrençliği yaptıktan, kendisinden yine "evladım, ömrün pislik yapmakla geçiyor" lafını duyduktan sonra bomba bir laf daha etti. "çocuğum sakın arabada camlar açıkken küfretme, dayak yersin! eğer edeceksen de dayak atmayı öğren de birinden elalemin heriflerinden dayak yeme!". Evet ya, anne sözü dinlemek lazım. O halde ben bir yumruk, bir uçan tekme atmayı filan öğreneyim.
p.s. j.a.'nın pislik dediğini ben fena yapmıyorum ama bu konuda asıl efsane r.'dir.
* Hâlâ karasızım; küçük vaio mu alacağım yoksa macbook mu? Bilmiyorum, bilmiyorum. que sera que sera ama ne???
No comments:
Post a Comment