Wednesday, February 24, 2010

Şans


Olan biten her şeye, etrafta bana dair "schadenfreude" hisseden herkese rağmen şanlı insanlardanım; biliyorum bunu. Hele dostlar bakımından cidden şanlıyım. Her türlü didişmemize, ota boka farklılıklarımız yüzünden kavgalarımıza rağmen iyiyiz, iyi götürüyoruz dostluk meselesini.

Dün önce korkuttu sonra sevindirdi. Aslında komik ve eğlenceli bir sürpriz yapacakmış ama anlamayayım diye manasız bir ciddiyet yüklü tavır sergileyince iyice afalladım telaşlandım hatta kızdım. Sonrası ise B., Grissini, önüme konulan paket, içinden çıkan ışın kılıcı, kahkahalarımız, garsondan yıldız tornavida isteyişimiz, pilleri koyunca yanıp sönmeye başlaması, sesler çıkarması, o anda mekanın önünden geçen S.'nin beni B.'nin yanında ışın kılıcı ile oynayan bir çocuk olarak farzedip hiç bakmaması sonra ben olduğumu anlayınca ufak çaplı şoka girmesi, heyecandan ve mutluluktan B.'ye yeterince tepki verememem, ayrıldıktan sonra ışın kılıcımla S.'nin bulunduğu mekana gidip vuuu vuuu sesler çıkartan kılıcımı göstermem vs. netekim dün güzel bir gündü, güzel bir hediyenin, düşünülmüş, özenilmiş bir sürprizin günüydü. Oynar mıyım? Elbette. Hem de Julius Sezar ile beraber.

biliyorum, evet, bence de, ben de onu, hem de çok!

No comments: