Friday, February 19, 2010

Cuma eğlencesi # 3

Kaç zamandır yazmıyordum cuma eğlencesini, moda haftaları, biraz biraz ödüller partiler derken neden olmasın.
Her daim partilerde gezen ingiliz socialite Daphne Guinness. Oy ki oy demek istiyorum şu çabaya şu kılık kıyafete hem de bir maskeli balo söz konusu değilken. Upper East NY'da bir upper east side bir gece parlar, glamour filan ama şu kıyafet yorumsuz bıraktı beni. Herkes Lady Gaga demek ki o halde Lady Gaga'ya da bravo böylesine etkilemiş tüm kılık kıyafet eksenli yaşayanları.
Kız pek güzel değil, hele Şarlo vari komik kemik gözlükleri daha da güzel yapmamış kendisini. Ama üzerindeki saten bluzu çok beğendim. Hem rengini, hem dökümlü halini, tamamdır, yani bir saten bluz nasıl da fark yaratabilir görülüyor. Ayrıca saten dokusu...Son birkaç gündür sadece saten giyiyorum ve altına spor ayakkabı ile daha da muhteşem oluyor. Saten. Touch me touch me I wanna feel your body ...
Yeni nesil amerikan modasının en başarılı markalarından Rodarte'in tasarımcıları kızkardeşler. Kaliforniyalılar ama Kaliforniya'nin alışıldık gerizekalı sarışın sağlıklı yanık tenli spor delisi low-fat yiyecek ve hatta giyecek insanları gibi değil gayet biz gibi insanlar. Şu yıldızlı hırkayı çok beğendim, yıldızlı bir şeyler mi giysem bugün? Yarın gece mesela?
Yer Paris, Zac Posen ve Yaz Bükey'den Yaz Kurhan. Sahne güzel, Zac Posen'nın kemik yapısı bayağı güzel de sadece ben resimde soldaki kişinin soyadını okuyunca çok güldüm. Kim bilmiyorum ama soyadı Niquet. Epey talihsiz bir soyadı fransız argosuna göre. Tamam Niquet diye yazılıyor ama "niké" diye okunuyor ve argodaki "niquer" fiilinin çekimli hali gibi okunduğuna göre öyle de adamın soyadı pek talihsizce niqué yani bizdeki S harfi ile başlayan argo fiilin çekimli halinin anlamı. Ya, insan soyadını seçemiyor ama soyadı bazen önemli olabiliyor.
Şimdi şu fotoğraf ve boyuna atılan tilki hadisesini ne yazık ki ilk kez görmüyorum. Büyük bir gecekondu organizasyonu içerisinde yapılan kurdele kestirilip açılan Istanbul Fashion Week (miydi adı unuttum) kapsamında gelen yabancı erkek konukların paltolarını süslüyordu tilkiler. Aynen bildiğin tilkiyi alıp öldürüp (galiba kürkün kalitesi bozulmasın diye hayvanları öldürmeyip canlı canlı derilerini yüzüyorlar, emin değilim ama bir PETA reklamında görmüştüm. harika yani), derisini yüzüp sonra da postu omuzlarına atıyorlar. Yalan değil şaşırmıştım görünce ama yapacak bir şey yok tercih meselesi. Bir de tabii elde büyük kadın çantası. Michael Stipe da yeni nesil NY'lu tasarımcılardan biri (phillipe lim değil de onlardan biri işte) ile poz vermiş. Her ikisi de kürklerle süslü. Peki tercih hiçbir itirazımız yok ama Michael Stipe'inki biraz bu ne perhiz bu ne lahana turşusu değil mi? Sen gel Greenpeace desteği ile konser ver, her yerde politik bir tavır takın (ki destekliyoruz), yıllarca vejeteryen beslenme biçimini uygula ama sonra da gidip kürk giyin çık. Eğer sahteyse ben boşuna yazmışım da ne yazık ki sahte gibi durmuyor.
Oh be nihayet güzel bir insan. Gerçi benim için o siyah ipek bluz fazla kapalı ama yine de kız da güzel üzerindeki de güzel şapkası da güzel. Gayet rahat gayet kool duruyor. Oh be nihayet güzel biri sayfada. Fazla zorlama fazla makyaj fazla tasarım olmadan birisi arz-ı endam ediyor.
Vik vik sesi, une beauté tres française sanrısı içerisindeki hali ile tahammülümü zorlayan insanlardan Vanessa Paradis, Chanel gecesinde. Gül işlemeli haminne kıyafeti ve saçları ile bir kabusken lacivert Chanel çantası en azından farklılık yaratıyor. Fransa'da nedense kızlar çok sever Vanessa Paradis'yi. Aman yarabbim, ne güzelliği ne asaleti ne muhteşemliği kalır bütün konuşmalarda kızlar ona hayranlıklarını dile getirirler. Hiç sevmem güzel de bulmam bulanı da anlamam.
Bıyık ve erkek; erkek ve bıyık. Pek başarılı bir birleşim değil. Neredeyse kimsede, özellikle de yukardaki genç Hollywood oyuncusunda. Aman yarabbim sadece "neden" diye sormak istiyorum : neden erkekler sanki kendilerine çok yakışıyormuş gibi bıyık bırakıyorlar? Ama haksızlık etmeyelim, yakışan nadir de olsa birkaç örnek var istisna var. Ben görüyorum mesela kendisini. Her gün olmasa da görüyorum ve bıyığın nasıl nasıl yakıştığına hayranlıkla bakıyorum. Allah'tan bencil bir insan değilim, hemen durumdan haberdar hemcinslerimi haberdar ediyorum, güzelliğini paylaşıyorum. Ya işte böyle Mrs. Robinson tadında bir insanım...

No comments: