Wednesday, March 11, 2009

Hafta ortası eğlencesi

Geçen hafta da yazmayınca cumaya kadar beklemek istemedim, içimden geldi hava da güzel, şöyle biraz verip veriştireyim dedim beautiul people dünyasına...

90lı yılların top modelleri. Üç sarışın, ikisi alman birisi slovak (?). Artık yaşlar öyle genç değil ama görüntüleri epey genç sayılır. Zor bir şey tabii 40larına gelip hâlâ 20li yaşlarda gibi gözükmeye çalışmak. Hani kadın olarak bakarsak elbette çok kırışık bir yüz, çok büyümüş bir kıç, çok genişlemiş bir basen bölgesi çok tercih edilen bir durum olmasa da bazı şeyleri kabul etmek lazım. Bunlardan biri de yaşlanıldığı gerçeği. Neticede ne yapılırsa yapılsın ne kadar genç görülürse görülsün her zaman daha iyisi daha genci daha akıllısı daha albenilisi gelecektir. Kimse unutulmaz veya yeri doldurulamaz değildir ki... (ya işte böyle. sabah sabah müzik dersinden sonra hayat dersi de veriyorum). Kıyafetler bayağı kötü. Tamam hâlâ çok inceler ama bu kadar yıl bir tarz yapmayı öğrenemediler mi? Ayrıca Eva'nın yüzü iyice garipleşmiş; aşırı zayıflık ve kırmızı ruj hiç mi hiç olmamış (kendisi bir ara 90ların sonu gibi sanki saçlarını kumral yapmıştı ve nasıl güzel olmuştu. sarışınlığı sıradan bence). Claudia zaten bildiğin Alman köylü güzeli. Ama akıllı ve disiplinli. Zamanında Canal + 'de yayınlanan ukala fransız televizyon programında bir ayar vermişti ki herkes hayret etmişti. Sarışın işte. Uzun ince ve sarışın. Nadja ise bilmiyorum en son George Michael'in klibinde bırakmıştım. Güzel yani hepsi ama o kadar.
Tanımam etmem ama belli ki model filan öyle bir incelik öyle tarz görülüyor kendisinde. Yeşil stilettolarına hayran oldum. Deri dar pantalon almayayım (gerçi yıl 1989, axl rose giysin, o kadar) ama beğendim. Böyle giyinen ama giyinmek dert değil de taşıyabilmek önemli, o yüzden taşıyabilen insanları seviyorum. Naomi Watts. Kendisini önceleri sıradan bulurdum ama 2. çocukla beraber bir güzelleştiğini düşünüyorum. Hiç çocuk arzusu taşımasam da bazı kadınlara çok yakışıyor hamilelik, çocukla güzelleşiyorlar. Kıyafetini ise ayrıca beğendim. Beyaz gömlek siyah smokin takım. Kadında da erkekte de. Ayakkabılar ise bayağı başarılı.
Naomi Watts'in beyi Lev xxx ve küçük bey Justin Timberlake. İkisi kötü burada. Naomi'ninki bence hep kötü de, Justin de sakalsız olmamış bence. Frankie gibi. Aman yarabbim bazı erkekler sakalsız nasıl da bambaşka oluyorlar, nasıl da çirkin oluyorlar. Hiç tercih etmiyorum. O sakallar kesilmeyecek bey, duyuyor musun?

Missoni'nin velihatı Margarita Missoni. Tarzı güzel kendisi güzel burada da güzel. Tamamdır yani.
Of bu sıkıcı şekilde giyinen mankenler beni de çok sıkıyor. Hayır her şey ayaklarının altında. Para desen var, ince vücut vs desen o da var yani her kıyafet olur, garip durmaz, bedava giysi desen yığınla ama gusto yok. Demek ki o da parayla pulla satın alamayan bir şey. Şu kung-fu takımları içerisinde davete katılmak nasıl bir zevk göstergesidir bir anlasam. Hani tasarımcılar sportif giyime özel üretim yapıyorlar ya, aynen öyle bir şey gibi duruyor. Misal sanki Yoshi Yamamoto Adidas için kung-fu kıyafeti tasarlamış da Anouk xxx de giymiş davete öyle gelmiş gibi duruyor. Tek kelimeyle kötü. Sadece kafasındaki bant güzel. Öyle bantlara sahip olmak istiyorum, kafama takıp çıkmak istiyorum.


Havalar biraz ısınsın, bahar kendisini göstersin daha çok giyinip daha çok sokaklara çıkacağım. Ceket giyeceğim, trençkot giyeceğim aynen yukardaki gibi dolanacağım.
New York sokakları, iki arkadaş gün ortasında dolaşıyor. İlla fönlü olacağım, yüzümde terracotta fondotenim olacak, mutlaka yanık olacağım, her şeyim uyumlu ve her şeyim son model olacak diye kaygısı olmayan ama tarzı olan kızları seviyorum. Bizim topraklarda pek yok ne yazık ki. Olanlar da ya cidden az ya da kendilerini farklı olmak adına vintage olayına vermiş durumda. Ya her şeyin de vintage'i olmaz ki. Çanta vintage, elbise vintage, ayakkabılar vintage mary-jane modeli, saç modeli vintage... Cidden tarzı olduğunu sanıp da tarzı olmayan insanlar çok sıkıcı oluyor. Bir vintage bir de styling durumundan o kadar sıkıldım ki. "styling eğitimi aldım ben". Of yani, Ankara'da mı? diye sormak istiyorum kendisine. Geldi ders verdi burada geçtiğimiz ay. Gelip bir uğradım mı? Hayır. Ama buradakiler "ya senden para almazdık. katılsaydın da şu kadının kursuna, yol yordam gösterseydin biraz" dediler. Olabilirdi de pazar günü üşenirdim kalkıp gelmeye, zaten bildiğimi bana göstermesine, ona hayran hayran bakan varoş kızlarla aynı sınıfta olmaya. Bir de kendisi hiç anlamıyormuş styling mevzusuna sadece kızların ilgi göstermesini. Bak sen!

1 comment:

Anonymous said...

fotograf biraz kücük, ama bu halde o yesil stiletto'lu kiz erin wasson'a cok benziyor.