Geçenlerde benim çok ama çok statta maç seyretmek istediğim günlerden birinde F.A. tuttuğu o takımın o stadına maça gitmişti. Yenmişlerdi. Kendisi manasız bir inat ile kombinesini (bizim j.a. ile tüm "mutlaka al" ısrarımıza rağmen) almamış olduğundan o stada gittiğinde hem kendisinde, hem de onun tribün çocuklarında bir heyecan yaşanıyor. Sonrasında tribün çocuklarından birisi karşılaştığımda "ya ne kadar iyi oldu F.A.'nın gelişi; uğurlu geldi ama sen niye böylesin gibi " alıştığımız lafları duymuştum.
Dün yine gitti. Yenilmediler. Yine. Gerçi konuştuğumuzda kendisi yanındaki, arkadasındaki, etrafındaki "futbol cahillerinden" çok şikayetçiydi. "futboldan hiç anlamıyorlar, bütün maç takımı destekleyen adamlar ne zaman gol yeniyor, sövmeye başlıyorlar Kalli'ye, yaşına, vs. bitmiş bu ülkede futbol algısı" diyordu. Haklıdır muhtemelen. Ancak benim bu konudaki tek derdim yenilmemiş olmaları. Tribün çocuğu bu sefer ona da "abi iyi ki geldin ya yendik yine" demiş. Garip şekilde uğura inanır insan. Olmasını bekler, olacağına inanır, dilekler tutar (f.a. zamanında o renklere tutkuyla bağlanan büyük isimlerden o.k. ile maça gittiğinde orhan abi'nin maçın kritik anlarında "hadi gel yer değiştirelim biraz" deyip uğura inanışını anlatır).
Demek böyle. Demek F.A. uğurlu geliyormuş. O statta bir sonraki maça gitmezsem ( kendisi bu sayfaları okumadığı için hain planımdan haberdar değil ancak şöyle bir şey düşünüyorum. çok masum bir yüz ifadesi takınıp "ya ben de görmek istiyorum sizin efsanevi stadyumunuzu, o muhtemeşem ortamı, beni de götür bir sefer lütfeeen" diyeceğim. bir tek evladı var şu dar-ı dünyada, kıracak hali yok herhalde) ...
No comments:
Post a Comment