Yan'ılmış bir geceden, sabahın erken ışıklarında dönülmüş ama yine de erken kalkan bir zihniyet olarak sakin sakin gazete sayfalarını çevirmek isterken Radikal cumartesi eki'nin kapağı ile irkildim. F.A. ve bazı eski arkadaşlarının resmi. Hem de amerikan western filmlerindeki wanted halinde. Söylememişti bana, görünce gayri ihtiyari irkildim. Uzun zamandır görmemiştim o afişi. Yani geçenlerde de kendisinin eski bir halini gazete basmıştı (hatta buraya da koymuştum) ama bu biraz daha çarpıcı. Bizim en güldüğümüz ise (evet bugün gülebiliyoruz bazı şeylere) o resmin altında kendisi için "bebek yüzlü gerilla" diye yazması. J.A. ile konuştuğumda "evet ben de yeni gördüm ama biliyorsun o resimde dayak yemiş hali, gözünün altındaki yara ise silahın kabzasından aldığı darbenin yarası" dedi. Gerçeken farketmemiştim ya da leke sanmıştım ama gözünün altında bir yara var, yüzü gözü de epey şiş.
Çocuklar için gariptir bu durumlar. Bugün çocuktan çok çocuk yapacak halde olsam da yine de her daim onların çocuğu olacağım ve geçmişte yaşananlar, görülenler hep bir çocuğun içindekiler olacak, bazı davranışlar ve hareketlerin şekillenmesinde bir şekilde mutlaka etkili olacaklar.
Salt benim için değil, herkes, her birey için önemli olan bir şey bu. Çocukluktur insanın yetişkinliğinin şekillenmesindeki temeli oluşturan. Belki çok sıradan bir çocukluk değildi benimki, bazı acıların yaşandığı, bizim dışımızdaki sebeplerle zorunlu mesafelerin girdiği o yıllarda "ortalıkta konuşulmaması gereken bazı konuların aktör"leriydik ancak kötü veya dışardan bakanların "acımak istedikleri" bir çocukluk değildi. Aksine çok mutlu bir çocukluktu. En önemlisi zorunlu uzaklıklara ve mesafaye rağmen çok sevilen ve hiç yalan söylenmeyen bir çocukluktu. Belki o yüzden de ben bugün hemen hemen hiç yalan söylemeyen, kendisine güvenen bir insanımdır. Kim bilir?
Ancak şunu biliyorum ki yaşanan tüm bu travmatik sayılacak zor zamanları zenginliğe dönüştürebildik biz. 3'müz de. Daha doğrusu önce J.A. ve F.A. sonra da onların sayesinde ben. İşte bu yüzden şanslıyız. O günlere, o zamanlara, o acılara ağlayarak değil, her zaman olduğu gibi dirayetle, vakur bir şekilde bakıyoruz, geleceğimizi çizebildiğimiz ölçüde çiziyoruz. Yine tercihimizi yapıyoruz hayatta, önümüze sunulana "evet" veya "hayır" diyoruz çünkü insanın her zaman bir tercih yapma seçeneği vardır. Tek dert sonuçlarına katlanabilmektir. Tercih yapıp sonuçlarına katlanmak da öylesine yaşamaktan, yetinerek yaşamaktan sıyırır insanı.
* Yazılmış 500 küsür yazının ardından belki de en özel olanı bu oldu. Komik oldu sabah sabah.
No comments:
Post a Comment