Friday, February 1, 2008

Cuma eğlencesi 9

Ve perdeyi açıyoruz cuma eğlencesine.
Geçtiğimiz günlerde Oscar'a hazırlık niyetine verilen ödül törenlerinden biri vardı SAG galiba. Yer tabii Los Angeles. Giden gitmiş, gözükmüş, biz de yazalım. Beğenmediğim ile başlayayım. Diziyi seviyorum (ki zaten hep hastane ve polisiye dizisi sevmişimdir) ama kızın canlandırdığı karakteri de, tipini de sevmiyorum. Daha önce de dediğimiz gibi giyinmeyi bilmiyor. Elbise çok feci değil-galiba Nina Ricci- ama nedense kızın üzerinde durmuyor bir türlü, sakil değil de nedense hep bir "olmamış" gözüküyor bu kızda elbiseler. İşte bazısı taşıyabilir bazısı taşıyamaz. Kiminde çok ucuz bir elbise özel dikim haute couture gibi durur, kiminde haute couture elbise pazenden dikilmiş ev elbisesi gibi. Kendisi de sıradan güzellerden, hemen geçiyorum.
Bu kadını da zaten tip hiçbir şekilde beğenmem de nedense kendisi modacılar tarafından pek bir beğenilir, el üstünde tutulur. Hatta ve hatta 3-4 yıl önce Viktor&Rolf'un Tilda Swinton'dan ilham alarak yaptıkları bir koleksiyon vardı. Ne var ki şu kıyafet çok kötü. Belki ceket çıkarsa olabilir ama o bile kurtarmayabilir durumu. Yine söylüyorum "gri" giyilmesi çok zor bir renktir; ya olur ya olmaz.
Yılların güzel kadını. Belki yaşlı, belki fazla aşina ama yine de güzel bir kadın. Bence en çok Scarface ve Frankie & Johnny'de güzel. 44'ünde filan herhalde ama güzel yaşlanıyor, alımlı yaşlanıyor. Kıyafeti giyebilen biri daha doğrusu böyle vücut hatlarına sahip olup taşıyabilen biri için çok klasik ve çok güzel. Gri desem tam gri değil sanki biraz kahverengimsi tonlar da var ama güzel bir renk. Yine "taşıyabilene"...

İşte beğenmediğim insanlardan biri daha: "Dağ köylüsü Heidi " . Hayır öyle inanılmaz güzel, muhteşem yetenekli bir insan da değil, anlamıyorum nasıl tutuluyor bu kadın. Galiba sarışın mavi gözlü olup masum bir yüz ifadesine sahip olmak şu dünyada işe yarayan bir şey. Elbise, elbisenin börtü böcek çiçek desenleri, saçları, o ifadesiz bakışlarla gelen gülümseme ile hepsi beraber işe yaramaz. Boşuna poz vermiş.

Nasıl karşı cins tarafından beğenildiğini anlayamadığım bir başka insan daha. Sağdaki, Paris Hilton'nun yeni arkadaşı, Elisha ... bir şey (her şeyi hatırlayan ben nedense bu insanların isimlerini cisimlerini aklımda tutamıyorum hiçbir şekilde). Karşı cins inanılmaz beğeniyormuş bu kızı, hayranları her gün katlanarak artıyormuş, ben ise bunlar duydukça şoktayım. Dediğim gibi anlamıyorum beğeni kriterlerini.
Kim olduklarını bilmiyorum, galiba kardeşler ama ikisi de Givenchy Haute Couture giyiyormuş şu resimde. Hadi soldakini anladım da sağdakinin üzerindekini haute couture olarak göremedim ama herhalde benim cehaletim. Gerçi sağdaki kızı da kıyafeti de çok beğendiğim için koydum. Sıradan gibi gözüken ama değil. Pek beğendim.
James Gandolfini a.k.a Tony Soprano ödül aldı galiba gecede emin değilim ama bir gazeteciye saldırmış onu okudum. Konuşmak istemiyor özel hayatı hakkında, ayı görüntüsüne sahip hisli bir insan kendis. Yanındaki yeni sevgilisi (karısı ?) ancak güzel buldum, elbiseyi de kızı da. James Gandolfini'ye de sakal ayrıca yakışmış, tüm erkekler sakal bıraksın! Ya da sadece yakışanlar bıraksın da boğulmayalım kıl dünyası içinde.

Güzel insanlar, güzel çift. Aslında güzel çift olmak, güzel olmaktan geçmiyor da neyse deşmeyeceğim. Angelina'nın elbisesi eski bir ya da vintage diyeyim de havalı olsun, vintage Hermès imiş, Brad ise Tom Ford giyinmiş. Bu arada Angelina hamileymiş. Again. Elbise de, kesimi de buna uygun diye düşünüyorum. Valla herkes hamile şu sıralar tüm celebriti dünyası, baby on the air diye bir post yapacağım üşenmezsem.


Givenchy diye yazmıştım yukarda, işte Hubert de Givenchy'nin uzun yıllar ilham kaynağı olan Audrey Hepburn ve son yorum olsun.Üzerindekiler Givenchy imzalı. Solda Breakfast At Tiffany's filminin başlangıç sahnelerinden, diğeri de herhalde kendi çocuğu diye düşünüyorum. Soldaki kare nedense bana hep bahar nisan-mayıs-haziran aylarında sabahın ilk saatleri hissi veriyor. Garip bir mutluluk hissi ile. Bahar gelsin, bahar! Nisan mayıs haziran olsun bir an önce.

No comments: