Saturday, September 4, 2010

Sabah keyfi # 2


Aslında sabah keyfine pek uyan bir kalkış, uyanış olma da nedense gökyüzünün rengi, ruhumun hali sabah keyfinin ifadesidir. Ara ara gözüken güneş ile yine ara ara gelen gri bulutlar ve hafifçe esen hava, nefes aldıran hava ile hissedilen hafiflik. Yapmam gerekenler var, almam gerekenler, görmem gerekenler var da var. Ne var ki hastalık üzerine çıkmak bile yorucu gelmiyor sanki. Günlerdir meğer direniyormuşum, geçen haftadan beri söylenmem aslında bir hastalığın ifadesiymiş ki beni yatırmış perşembe günü evde. Şu beyin hücrelerine hükmeden insanlar olmayı dilediğimden kendime "hasta olmayacaksın" diye hükmediyorum, deniyorum ama müthiş becerimden ziyade Corsal ile ayakta duruyorum. Manyak scientology mensupları gibi ilaca karşı olmadığımdan ilaç kullanmaktan hiç de rahatsızlık duymuyorum. Ayaktayım! Dün gece de gayet güzel sızmışım- ki dış mıhrakların taaruzuna hiç mi hiç aldırmadım.
whatever...
Sabah keyfi yine. Belki biraz farklı, belki biraz değişik ama içten gelendir benim için. Yine de yukardaki Steve McQueen ve Faye Dunaway'ın kahvaltı masasına, keyiflerine "hmmmm, budur işte" dememe engel değil. Sanıyorum Thomas Crown Affair filmi olsa gerek, 70lerin başı gibi. Nays!

No comments: