Monday, September 13, 2010

Diş Fırçası



sabahın köründe uyanış, uzakta karşıda olduğu için makul saatte olsa da makul gibi gelmeyen sabah uçağı, brüksel, güzel insanlar (hele erkekleri öyle böyle değil. bildiğin sarışın ve sakallı), gerizekalı taksi şöförleri (hem de her seferinde), belçika milli takımı, her daim içen belçikalılar, güzel belçika biraları, evde louise & émilie'ye bakmam, sabah biberonlarını verip 10:30-12:00 arası uyumalarını sağlamam, gazlarını çıkartıp üzerlerini değiştirmem, vittorio geldiğinde bir de kucağıma onu eklemem (bağdaş kurarak oturduğumda emilie&louise'i her iki kolumun altına alıp vittorio'yu da kucağıma oturtunce ciddi anlamda becerimi kanıtlamış oldum), kızlar için bir sürü komik elbise-çanta, vittorio için ise fenerbahçe zıbınlığı ile adidas üç çizgi ayakkabı, bir öğlen resto japonais, diğer öğlen harika bir steak tartare, akşamları buvette, nico'nun yemekleri, nico'nun muhteşem yemekleri, şampanya, bir anda herkesin toplandığı cuma gecesi yemeği ve yabancı ailem, buvette'in açılışı ve herkesin açılış için uzaklardan geldiği cumartesi gecesi, benim bile yıllar önce gördüğüm strasbourg insanları, DJler, okuldan insanlar, virginie, roberto, géraldine, nico, kiki force, véronique, julien, ben,roxy dedikoduları (bu insan olanı, kulüp değil), hip hop günlüğü, yeni öğrencilik maceramın eski anfi'den julien'de yarattığı etki, eve dönüp de kızların odasındaki yer yatağında hissedilen ve her daim var olacak olan duygu. forever us! forever friendship!

- le petit bateau. şahane! hani daha önce alıp giymişliğim var ama bu kadar büyüğünü-14 ans- hiç denememiştim. fakat hata etmişim parce que comme virginie l'a dit " ça fait pas enfant et il est trop beau sur toi!"
- bunun dışında tabii ki her seyahat sonrası düşüncem baki: türkler hiçbir şekilde bir yere gitmesin, seyahat etmesin uçağa binmesin! insanı yoran bir milletiz. yormak az bile, tüketen!
- şu ağlayan çocuk/bebek meselesi ise, yine kesinlikle bize ve belki de diğer ortadoğu milletlerine özgü bir durum. 4 gece 5 günüm çok zor hamileliklerin sonucu doğmuş 8 aylık iki kız, bir erkek bebek ile geçirdikten ve hiçbir şekilde ağlamadıklarını (çıkan dişlerinin verdiği acı hariç) gördükten sonra çocuklarını ağlatan, çocuklarının isteklerini ancak ağlatınca gerçekleştiren türk ebeveynlerdir bu cıyak cıyak ağlayan bebeklerin sorumluları. bravo! üremeye, 3.yü yapmaya devam etsinler. hatta kendileri de ağlayarak "ben çocuğumun kardeşsiz büyümesini istemiyorum" diye tepinsinler. çok güzel, çok akıllı, çok olgun nesiller bizi bekliyor sayelerinde.
- hayır çikolata ülkesinde kendimi kaybetmedim, hediye hariç çikolata almadım. ve yine hayır, şu işeyen pipili çocuk heykeli görmedim. yani yeniden. çocukken görmüştüm, yaşlanınca gerek yok önünde resim çektirmeye.
- en güzel belçika birası "vedett", "duvel" ve tabii "une derniere biere, mon gars"
- en bomba laf elbette kiki force'dan geldi. gecenin bir yarısı, yerlerde sürünen insanlar ama en çok sürünenlerinden olan kiki force ve "ta vie? je m'en fous!"
- diş fırçası? en kısa zamanda geri döneyim diye çocukların banyosunda bıraktım. en kısa zamanda, yine yeniden.


No comments: