Sunday, September 19, 2010

Never on sunday # 7

brüksel geceleri sonrası istanbul gecelerinde hiçbir şekilde çıkmayıp anlaşılmaz şekilde 3 gündür devam eden baş ağrısına ek olarak bir de baş ağrısı ile uyanma, güneşli pazarlar ama baş ağrısı ile güneşli savaşlar, "ya yok sanmıyorum ben gelebileceğimi, cidden, kötüyüm, gözlerimin içinde sanki şimşekler fışkırıyor, ama istiyorsan sen gel ben oturuyorum zaten de maç var" söylemlerim, gey kapılım z.'nin gelişi, evde unuttuğu yerel toronto & montréal gazetelerim, çok ama çok beğendiğim "sarı" kızılderilli bileziğim (ki ottawa'dan almış. o halde sanıyorum ojimbwé kızılderillileri olmalılar. o halde daha da ilginç ve güzel tesadüf olan bundan herhalde 13 yıl önce ethnologie dersinde ojimbwé kızılderillilerini okumuş, sınavına girmiş olmam), yayıldıkça yapılan dedikodu, yayıldıkça kalkılamayan koltuk, "ya seyredelim işte maçı burada, ben çıkamam zaten" deyip hem maç seyri hem de fol hamburgerleri, binbir zorluk, çaba ve başarı ile gey kapilim z. tarafından patlatılan ve frankie'nin buzdolabından alınmış pöti moet&chandon, o esnada gelen sekvotka, kendisinin maça dair "birazdan müthiş bir porno seyredeceğiz" deyip üzerine de "bir haftadır artık seviyeli bir insanım" lafı etmesi, z.'yi mest eden bloody marry'ler yapması, komik şarkılar komik laflar derken arayan mu.zo. , "eee ne yani şimdi pazar akşamı gidecek yer yok mu? w hotel var, oraya gidebiliriz" deyip yine nişantaşı, yine benim bayılmadığım ama benden başka herkesin bayıldığı mekana, akyol'dan mu.zo.'yu da alarak yönelme, there's a light that never goes out, heroes, love to love you baby, let the music play, the weeping song, hatta hatta stone roses, az dans çok sohbet, komik dedikodular, komik anılar, komik paylaşımlar ve yine hatta komik lise anıları, pazar gecesi yine "aa saat 1:30 olmuş", yine başlayan baş ağrısı, yine ertesi gün mesai saati...

p.s. şimdiden hemen söylüyorum meraklılarına. "hayır, vogue'un gece yarısına kadar alışveriş hadisesine gitmedim, gitmem, gereksiz buluyorum, çok kalabalık çok sıradan çok fazla "vög". o yüzden o geceki sıramı, indirimli kıyafetleri, şampanya tadımlarını, celebriti'lerle resim çektirme ve kendisinin "çılgın" pozlardaki resim çekme seanslarını moda cadısı ve kız-erkek-gey muhtelif moda cadısı tadındaki harikulade blogların harikulade sahiplerine bırakıyorum. profitez-en! ne de olsa "touched by vogue".

p.s. (2) resim tamamdır. never on sunday'lik gibi durmasa da gayet never on sunday. özellikle de mu.zo.'dan aldığım karşı cins hallerinin açılımı, geri verdiğim kız hallerinin fantastikliğinden sonra erotica romance

p.s. (3) guti'yi de beğenen bir insanım. gol üzerine de iğrenç espriler yapıldı mı? elbette!

No comments: