Eskiden doğruluğuna çok inandığım bir çin atasözü vardı: dost dediğin nasıl tanıştığını hatırlayamadığındır.
Sanıyorum artık pek inandığım bir söylem değil. Nasıl tanıştığımı hatırladığım dostlarım var ve bu gece nasıl tanıştığımı hatırlayamadıklarımdan daha dost olduklarını gördüm.
Üzüldüm. Tarif edilmesi zor bir şekilde çok hem de çok üzüldüm. Gerçekten çok sevdiğim, çok içime aldığım bir insandı. Bir süredir bazı konularda ayrılık yaşasak da benim için gelip geçici sorunlardı çünkü ne de olsa dostluk başkadır, arkadaşlıktan tanışıklıktan net bir şekilde ayrılır. Ama böyleymiş. Dostluk denilen şey de çabalamadan, sanki bir aşk ilişkisi gibi bir gece bir barda bitermiş bir de üzerine "kendine iyi bak" denirmiş. Gündelikte çok sık ve abartılı bir ifade ile kullandığım bir cümledir "şoktayım" cümlesi ama uzun zamandır bu kadar şoke olduğum bir şey hatırlamıyorum.
Neyse, olan oldu, yapacak bir şey yok. Ha, unutmadan bir de biterken hayat dersi de aldım: "e hayat böyle bir şey" diye . Vay be, önüm açıldı resmen; neyin ne olduğunu, kimin kim olduğunu görmemişim, görememişim, bilememişim. Neye üzülsem bilemedim; bitip giden dostluğa mı yoksa dostluk sanrısı ile bu kadar zaman harcanan emeğe, zamana, çabaya mı? Bilemedim, herhalde hiç de bilemeyeceğim, bilmek de istediğimi sanmıyorum çünkü yaşanılanlar zenginlik olmalı, pişmanlık değil.
No comments:
Post a Comment