Ne kadar sıkıldığımın tarifi zor. Her gün bir olay, bir felaket, bir kayırma, bir yalakalık neticesinde gelişen çirkinliklerin hüküm sürdüğü bir ülkede geçip giden hayat. Gülsen hissettiğinin bir garip, delirsen delirdiğin ile kaldığın bir yer.
Artık yeniymiş, öyle diyorlar. Demek ne kelime, resmen böğürüyorlar, her yerde büyük harflerle etiketliyorlar, "oh be rahatladık bu yeni Türkiye bir harika dostum" nidaları ile çığırtkanlıkta çığır yapıyorlar.
Peki anladık, yeni ve şahane bir ülkedeyiz. Her şey çok güzel de eskisinden daha kötü ve daha vahim bir durumda olduğu nasıl açıklanacak? Eskisi belki çok matah değildi, yaşattığı derin acılar vardı, köhne yapısı hayatı felç edebiliyordu da hiç bu kadar çiğ, bu kadar cahil, bu kadar ucuz, bu kadar kötü niyetli, bu kadar rezil, bu kadar çirkin olunmamıştı...
... kayıtsızlıktan ölen madenciler, şirketlerin korkunç para hırsı sebebiyle ölen genç işçiler, ota boka "darbe yapılmak istendi" saçmalığı ile masum insanlara açılan davalar, cehaleti ile ortalıklarda çıkıp kanaat önderi gibi konuşan gazeteci, manken gibi tiplerin gülünç ve acıklı halleri, istedikleri okullara gidemeyen eğitim hakkından mahrum edilen çocuklar, yağmur yağdığında sele dönen devasa köy-şehirler ve bundan kendisine hiç pay çıkarmayan pişkin belediye başkanları, şehirleri çirkinleştiren iğrenç inşaat manzaraları, kaba saba konuşan kelli felli adamlar, kocaları sevgilileri tarafından hunharca öldürülen kadınlar ve alınmayan tedbirler ...
Bitmedi. Bir süre daha bitmeyecek. Sözde yeni olan eskisini mumla aratacak kadar sıkıcı ve çirkin. Ben almayayım ve alana da "doğumgünü kutlu olsun", benden uzakta olsun. Tek bildiğim bu sürecin inanılmaz sıkıcı, sahte, mış gibi ve cahillik dolu olduğu.
Keşke eski açık sarı dese, ona bile tavım...