Aslında hiç beklenmedik biçimde şekilenen bir gece oldu. Öyle evde oturup da kebapçı televizyonunda maç seyretmeye, maç seyretmek için eve insanları toplamaya, yemekler yapmaya, hele hele şampanyaları patlatmaya hiç ama hiç niyetim yokken kendiliğinden gelişen, davetlileri ile yolunu çizen bir gece oldu. İyi de oldu. En güzellerinden biri oldu. Her şeyden öte hafif oldu. Gerisini sallayabiliriz. o halde.
...uzun zamandır sekvotka'nın manitasinı eve çağırıp "vejetaryen" ağırlama arzumu gerçekleştirme çabasındayken "ama cumartesi maç var" diyen çirkin ama karizmatik erkek b. sayesinde gecenin konulu ve maçlı bir hale dönüşmesi, "kaçta gelelim, ben 6'da gelir viskimi içmeye başlarım" konuşmalarının tamamen boş çıkması ve yanında sürprizlerle çıkıp gelen sekvotka, pek sevdiğim manitası a., gecenin asıl sürprizi paris çocuğu " ve artık o doktor " olan f.t. , daha da ilginç bir konuk olarak ayağında şahane stand smith'leri ile ali akay, gecikse de buzu unutmayan e. & r., geceye damgasını vuran t. ve tabii geleneksel olarak en geç gelen kişi olarak # 8 kadrolu bir gecenin bitmeyen vukuatları, talihsiz bir şekilde sesli tepkili şekilde seyredilen bir maç, talihsiz ve sıkıcı bir maç, dünyanın en aptal ve gereksiz futbolcu hareketlerinden birine imza atan alves salağı, gelip de koltuğa oturduğu anda o takımın gol atmasıyla ayağının uğursuzluğuna inanılan, hele hele gelen 2. gol ile iyice balkona çıkması farz olan # 8, biten maç, biten yemekler, biten şahane bamya kızartması, biten içkilerden oluşan mini bir dağ görüntüsü, t.'nin sahneye çıkıp neredeyse hiç inmemesi, talihsiz bir şekilde- cumartesi gecesi 12'den önce- yan taraftan gelen uyarı (!) vuruşuna girişme girişimimin engellenmesi, çok manasız ve yanlış olduğu için kaale alınmayan uyarıya uyarı ile verilen cevap verip dümdüz devam ederek kendiliğinden aynen başladığı doğallıkla biten keyifli gece ...
P.S. Bir kez daha Türkiye liginin ne kadar kötü olduğunu ve Lig TV aboneliğini iptal etmenin ise ne kadar doğru bir hareket olduğunun görüldüğü bir gece idi, dün gece. Bunları, bu şımarık ve futbol oynadığını zanneden, her sezon aldığı parayı (ve tabii beraberinde gelen toplumsal itibarı) zerre haketmeyen adamların oynadığı oyunu mu seyredeceğim, para mı kazandıracağım bu kötü sisteme? No fuckin' way, bebegim. Sevenlerine, ekmeğini yiyenlere geçmiş olsun bir kez daha!
P.S. (2) Yinelemek için değil de, sadece kendime hatırlatmak ve bunu daha sıklıkla tekrarlamayı hatırlatması için: "en sevdiğim şey evde insan ağırlamak". Yorgunluğu, pisliği, uğraşı geride kalan keyfinin yanında görülmeyecek kadar ufak kalıyor.
P.S. (3) Peki uzun zaman sonra gelen bu gecenin değişeni neydi? Ya da var mıydı? Her şey. Veya hiçbir şey. Doğal olarak akıp giden hayat içerisinde hiçbir şey aynı kalmıyor. Aynı kalıyor gibi gözüken de aynı kalmamaya devam ediyor. Ve ne güzel, iyi ki de hiçbir şey aynı kalmıyor. Kötüsünü görmek yaşattığı tatsızlık içerisinde bir hayat dersi olurken, iyisini görmek ise zenginlik yaratıyor, ufukları genişletiyor, hayallere ulaşımı sağlıyor.
P.S. (4) Karşı cinse özel bir not: İlişkiyi bitiren her zaman kadın olduğu gerçeği. Eğer kadın kendi kafasında henüz bitirmemişse veya yaşananların acısını çıkartmak istiyorsa ya da kendince almak istediği bir intikam duygusunu içinde hala taşıyorsa o ilişki bitmemiştir, daha oynanacak rauntlar var demektir.
P.S. (5) Şampanyalarıma kıydığıma göre belli ki cidden içimden gelmiş, çok mutlu olmuş, keyif almışım demek ...
İşte beklenmedik ama bir o kadar fantastik geceden geriye kalanlar; "emek". Futbolda da, hayatta da, ilişkilerde de.
No comments:
Post a Comment