#8'in tabiriyle "ooo bebeğim gittin 20 gün gelmedin" dediği birbirini takip eden tatil günleri; önce iassos, a. ailesi, deniz, midye, yine deniz, yine midye, haliyle artık sonlara doğru patlaması beklenen kavga, istanbul'a dönüş, one nite only ve zürih ve a. & s. ve göl ve şahane göl suyu ve herkesin yüzdüğü kendisini attığı göl suyu ve boesch tekne ve yemek ve street parade ve fantastik konular ve fantastik insanlar ve fantastik yorumlar ve fantastik yaşananlar ve her köşedeki 911ler ve fantastik özlem ve le retour...
p.s. isviçre bayıldığım, hayran olduğum bir ülke olmadığı için gidip dağlarını görmek, edelweiss peşinde koşmak hiçbir zaman çekici gelmedi. olsa da olur olmasa da olur yerlerden. 6 yılı kapı komşusu olarak geçirmiş hatta ve hatta f.a.'nın görüşmediğim haliyle de aile ağacında amca sıfatı taşıyan kardeşinin 1,5 saat mesafede yaşamasına rağmen sınırı geçtiğim seferler parmak hesabını geçmeyecek kadar sayılıdır. ama işin içine gerçekten sevilen insanlar, arkadaşlar girince iş değişiyor, mesafeler önemsizleşip gidilen yer ise güzelleşiyor. zürih de böyle oldu işte. f.a.'nın kardeşi hiç konuşmadığım, buraya geldiğinde yemeklere kahvaltılara gitmediğim halde olsam da nedense ve anlamsızca bir "davet" halinde. neden ki? yıllarımız ilgisizlik, iletişimsizlik hatta ve hatta nadir iletişim kurulduğu anlarda da "gerçek bir iletişimsizlik ile geçtikten sonra neden görüşelim vakit geçirelim ki beraber? neden tatilimi, keyifli anımı, hayatımdan bir kesiti ona vereyim ki?
gerçekten insanların yaptıkları davranışların, ettikleri lafların karşılarındakinde herhangi bir yansıması, sonucu olmayacağını düşünmelerine çok şaşırıyorum. her türlü hıyarlığı, düşüncesizliği ettikten sonra hal ve tavırlarını bayağı geniş, komik buluyorum. ama daha da ilginci insanlar hem böyle düşünüp hem de hiçbir zaman aynaya bakmadan, sürekli "diğerini" suçlayarak, eleştirerek yaşayabilmeleri. gerçekten insanoğlu çok fantastik ama çoğunlukla da bir o kadar yorucu bir yaratık.
whatever. kısacası aile çizelgesinde sözde üst sıralardaki birine emek, para, vakit, keyif vermektense sonradan tanıdığım ama yakınlığı ile başka yerlere gelmiş, beraber vakit geçirmekten keyif aldığım insanları tercih ederim.
p.s. (2) döndük ettik de yalnız ama güzel ülkem hala aynı çirkeflikte, ucuzlukta, bayağılıkta. en büyük ızdırap da bu olsa gerek. her güne kişisel mutluluk çabası ile başlamak...
p.s. isviçre bayıldığım, hayran olduğum bir ülke olmadığı için gidip dağlarını görmek, edelweiss peşinde koşmak hiçbir zaman çekici gelmedi. olsa da olur olmasa da olur yerlerden. 6 yılı kapı komşusu olarak geçirmiş hatta ve hatta f.a.'nın görüşmediğim haliyle de aile ağacında amca sıfatı taşıyan kardeşinin 1,5 saat mesafede yaşamasına rağmen sınırı geçtiğim seferler parmak hesabını geçmeyecek kadar sayılıdır. ama işin içine gerçekten sevilen insanlar, arkadaşlar girince iş değişiyor, mesafeler önemsizleşip gidilen yer ise güzelleşiyor. zürih de böyle oldu işte. f.a.'nın kardeşi hiç konuşmadığım, buraya geldiğinde yemeklere kahvaltılara gitmediğim halde olsam da nedense ve anlamsızca bir "davet" halinde. neden ki? yıllarımız ilgisizlik, iletişimsizlik hatta ve hatta nadir iletişim kurulduğu anlarda da "gerçek bir iletişimsizlik ile geçtikten sonra neden görüşelim vakit geçirelim ki beraber? neden tatilimi, keyifli anımı, hayatımdan bir kesiti ona vereyim ki?
gerçekten insanların yaptıkları davranışların, ettikleri lafların karşılarındakinde herhangi bir yansıması, sonucu olmayacağını düşünmelerine çok şaşırıyorum. her türlü hıyarlığı, düşüncesizliği ettikten sonra hal ve tavırlarını bayağı geniş, komik buluyorum. ama daha da ilginci insanlar hem böyle düşünüp hem de hiçbir zaman aynaya bakmadan, sürekli "diğerini" suçlayarak, eleştirerek yaşayabilmeleri. gerçekten insanoğlu çok fantastik ama çoğunlukla da bir o kadar yorucu bir yaratık.
whatever. kısacası aile çizelgesinde sözde üst sıralardaki birine emek, para, vakit, keyif vermektense sonradan tanıdığım ama yakınlığı ile başka yerlere gelmiş, beraber vakit geçirmekten keyif aldığım insanları tercih ederim.
p.s. (2) döndük ettik de yalnız ama güzel ülkem hala aynı çirkeflikte, ucuzlukta, bayağılıkta. en büyük ızdırap da bu olsa gerek. her güne kişisel mutluluk çabası ile başlamak...
No comments:
Post a Comment