Belki de Fuket yorumunda haklıydı. Belki de aramızdaki, Dorian Gray'ın Portresi vari bir durumdu ve haliyle sonunda olduğu gibi gerçeğin sevimsiz yüzü ile aynada karşılaşmak iyi gelmedi. Belki de belli bir yaştan sonra kurgulananların fiyasko olma ihtimalinin yüksekliği günün (günlerin) sonunda bizi de vurdu. Belki de bizim şarkı, bizim film, bizim muhit, bizim şehir, bizim kafe de aslında bizi değil, Dorian Gray ve Lord Henry tadındaki kurguyu ağırlıyordu.
"Üzülmedim" demek isterdim ama yalan olur. Gel gör ki yapacak, hayıflanacak, ağlanacak bir durum da yok ortada. Bundan ancak kişinin kendisine çıkarttığı ders ile eksiklerini olabildiği ölçüde yaşanabilir kılma hal çıkar. Eh, bu da yeterince iyi zaten.
Hani bazıları böğürerek "beraber yürüdük biz bu yollarda" diyor ya. İşte bizim şarkımız bu kadar uzun vadeli, kalıcı filan değil aksine yaz boyunca plajlarda 5 milyon kere çalınıp yaz bittiğinde çoktan tüketilmiş pop şarkısı tınısındaymış.
Olur, olur, her şey olur bu hayatta. Şaşırmamak, hayalkırıklığına uğramamak lazım. that's life deyip, gelip geçmek lazım. Hayat devam ediyor neticede.
No comments:
Post a Comment