Gerçekten eleştirel bir şey yazmaya halim yoktu ama tuvalette ülkenin en çok satan gazetesinin magazin ekini okuyunca dayanamadım, tutmak istemedim kendimi.
*
Güneye inildikça toplumlarda bir başka bir ruh hali, başka bir ifade şekli oluşmaya başlar. İtalya'nın güneyine "işe yaramaz ve tembel", Fransa'nın güneyi "sayfiye ve kokoş", Amerika'nın güneyine "ırkçı", Meksika'nın güneyine "ayrılıkçı zapatistler", Amerika kıtasının toptan şekilde güneyine "Meksika'dan sonrasını atacaksın" denir. Belki bunlara fark oluşturan az sayıdaki örnekten biri İngiltere'dir çünkü hem başkent, hem de dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan Londra ülkenin güneyindedir.
Yine güneye inildikçe sorgular artmaya başlar: aidiyet duygusu sorgulanır, kuzey ile aradaki zenginlik farkı sorgulanır, modernite ve modern yaşam sorgulanır. Sorgulananlardan biri de güzellik kavramıdır.
Güzellik denilen şey, bugün artık tek bir kavram içeriyor. Uzun, ince, genç (yaşlansa bile kırışıklıklar belli olmayacak, kilo alınmayacak, genç kalmanın mutlaka çaresi bulunacak) çoğunlukla beyaz ırka mensup (ama yine de bazı diğer ırklar varolabilir) tercihen mavi/yeşil gözlü, sarı saçlı insanlar. Bu görüntü bütün moda dergilerinin, reklam kampanyalarının dayattığı bizim de tükettiğimiz "yegane" güzel kavramıdır. Biz de türk milleti olarak renk kompleksi yaşayan bir milletiz. Belki ilk bakışta göze çarptığı şekilde zenci veya çinli, japon vs. değiliz ama ten rengimiz beyaz ırkın olması gerektiği kadar beyaz değil. Hatta bayağı koyu sayılır. Saçlarımız genelde siyah, koyu kahverengi, kalın telli ve kabarık, en kötüsü de kıvırcık. Hele hele en acıklısı göz rengimiz yine siyah ve kahverengi arasında değişiyor. Yani bir şekilde sunulan güzel kavramına karşı sınıfta kalıyoruz. O halde açılmaya gidiyoruz. Aynen yunanlıların, ispanyolların, italyanların, lübnanlıların yaptığı gibi önce saçlarımızdan başlayarak kendimizi bırakıp olması gereken güzele doğru ilerlemeye çalışıyoruz. Kiminde oluyor, kiminde olmuyor, kiminde olmasa da mutlaka oluyor çünkü sarışın olmak önemli bir şey. Neticede ortaya bütün saydığım güney akdeniz ülkelerinde birbirine benzeyen insanlar, çoğunlukla da kadınlar çıkıyor (güzellik kavramı kadınları daha çok hedef aldığı, erkeklerin çirkin olmaya hakları olduğu için).
Yine de türk insanında bu tiplemeye doğuştan sahip insanlar var. Beyaz ten, mavi/yeşil ve kumral veya sarışın saç rengi. Buraya kadar hiçbir şeye itirazım yok. Herkes ne istiyorsa onu yapar, onu dener, onu giyer vs.
İtirazım olan şey insanların renk kompleksi içerisinde olup "türk'e benziyor muyum" veya "brad pitt benim türk olduğuma inanmadı" gibi aslında kendilerini küçültücü laflar sarfmeleri ve bunu bir iltifatmışcasına ifade etmeleri.
Hiçbir şekilde sinemadan anladığını düşünmediğim hatta külliyen cahil ve sığ oldugunu düşündüğüm, zekasının ise yazdıklarından, hareketlerinden limité (fransızcadaki güzel bir ifadedir: birisi için un peu limité denir. işte tam budur-limitli) olduğunu gördüğüm, gazetede bir köşesinin olmasını bile yadırgadığım Ömür Gedik'e Claudia Cardinale "aa sarışın yeşil gözlü ve bu kadar modern. hiç türke benzemiyorsunuz" demiş ve bizimkisi alenen ifade etmese de bir gururla bundan bahsetmiş. Daha önce de Deniz Akkaya yaptığı röportaj sonrasında Brad Pitt'in kendisine hiç türke benzemediğini söylemesinei büyük bir gurur ifadesi ile haber etmişti gazetelere.
Oysa bu ifadeler şuursuzluk ve pasif ırkçılık göstergesidir. Algıdaki kısır ve çizilmiş düşüncelerdir. 6 yıl oralarda hatta siyah ve beyazın kimi zaman kendisini çok etkili gösterdiği yerde yaşadım ve bu "aaa hiç türke benzemiyorsun" lafını çok duydum. Bunun söylenmiş olması bir gurur değil aksine üzücü bir şeydir. Ne yazik ki lafı eden bunu bir iltifatcasına söylüyor ve tepki verince de şaşırıyordu çünkü o "koyu tenli, barbar görünüşlü, zarafetten uzak" milletten gelen birine "onlara benzemediğini, kendisine benzediğini söylerek iltifat ediyordu" . Ne kadar ayıp! Ne kadar kaba! Şu türkler de hiç anlamıyor iltifattan...
P.S. Merak ediyorum bu ömür gedik denilen kadın, buraya nasıl geldi? Bu kadar cahil bu kadar sığ bir insan nasıl ulaşabiliyor, ahkam kesebilecek bir konuma getirilebiliyor? Bilen varsa aydınlatsın beni...
No comments:
Post a Comment