Görgüyü nasıl bilirsiniz, nasıl tanırsınız? Zor değil mi bir anda düşününce? Hem de herkesin pek bir zarif, pek bir kibar, pek bir elit, pek bir medeni, tuvalete lavabo veya kadına bayan dediğinde incelik gösterdiğini sanan vaziyette olduğundan görgü de zor ifade edilen, hissedilen hale bürünüyor her geçen gün. Aslında herkes görgüden kırılacak vaziyette de kimsenin görgülü davrandığı yok. Hani gerçek zenginlerin aslında ceplerinde pek öyle para taşımayıp, sonradan zengin olmuş görgüsüzlerin cebinde tomarla bankot taşıması ve bunu ortalık yerde göstermesi gibi. Misal Ali Ağaoğlu.
Geçen gün yeni işe başlayan mükemmel bir insana mükemmel bir tebrikler çiçeği geldi. Çiçek ben dahil çoğu insanın pek sevdiği orkide. Buraya kadar çok güzel çok hoş çok zarif. Gel gör ki normalde küçük bir saksıda gelen orkide çiçeği-malum narin bir çiçek- bu sefer resmen bütün masayı kaplayan bir küveti andıran saksı içerisinde en az 5 adet. İmkan ihtimal yok böylesine zarif bir çiçeğin böylesine hayvani çirkinlikte gözükmesi. Tamam, para ile ilgili bir şey, şöyle hoş gösterişli bir şey yapın denmiş ama görgü diye bir şey. Eski çiçekçiler hep söyler "şimdi bize ters geliyor anlamıyoruz ama müşteri istiyor diye çeşit çeşit kağıtlara fantastik renklere sarıyoruz güzelim buketleri demetleri. oysa çiçek en güzel düz açık renk jelatine sarılınca durur" diye. Haklılar. Ama müşteri isteyince ne diyebilirsin ki? Müşteri de istemiş işte; şöyle gösterişli, makamına yaraşır ama tabii hanımefendi çizgiden sapmayan bir çiçek. Müşteri de paralı, makamlı, iktidar sahibi, sarışın, delikanlı ama feminen görünüşlü, asla kimseye güvenmeyen, kimseye açık vermeyen, kimseye yüzünü belli etmeyen ve bunu da aileden görmüş biri.
Her şey nasıl da değişiyor, nasıl da değişecek. Bir şeyler yapmak lazım. Yaparken de savaş sanatını unutmamak lazım. Tepki yok!
No comments:
Post a Comment