İsveçli M. ve başka takipçilerin heyecanla blogda beklediği "tiril tiril" lafı nasıl yazın baharın gelmesini çağrıştırıyorsa benim için de mayıs ayındaki Cannes Film Festivali aynı duyguyu çağrıştırıyor. Cannes demek yaz demek, eteklerin fora olması demek, glamour demek, güney sahilleri demek, Nice, Montecarlo demek, a la française olduğu kadar a la niçoise demek, kısacası tiril tiril ruh hali, hafiflik demek. Hele hele doğumgünüm sonrası yaşanıyor olması ayrıca güzel bir durum. Bu yıl bize bahar gelmedi. Ne ruhumuza, ne de kıyafetlerimize. Sanki hala her şey soğuk her şey kış gibi. Ruhumuz da kıyafetlerimiz de. Herhalde en son kalın yün ceketli vaziyette doğumgününümü kutladığımda Strasbourg'daydım. Epey soğuktu, ilk yılımdı, çin lokantasına gitmiştik, üzerimde de siyah R.'nin iyi hatırladığı siyah kaşmir paltom vardı (lisede aramızda pek dalga konusuydu bu kaşmir hadisesi, zikretmemin sebebi de bu). Pazartesi Virginie ve Géraldine ile konuştuğumda havanın Paris'te de, Brüksel'de de, Nice'de de şahane olduğunu öğrenince iyice bunalıma girdim. Ama gelecekmiş. Bahar da yaz da. Zaten herhalde bahar gelmeden bir anda 35 derece ile yaz gelecek nefret edeceğiz bir anda. Ama bu akşam Fantastik 4'lü yemeğine giderken üstüm kalın olacak, falan filan.
Ama Cannes başlıyor bugün - 11-22 mayıs-. Croisiere'i göreceğiz, beğeneceğiz, biraz okyanus koklayacağız ve her şeyin çok daha iyi olacağını umacağız çünkü olacak, çünkü hiçbir şey aynı kalmaz. Cannes, je respire et j'attends que ça le printemps arrive...
Bu yıl président Robert de Nero. uuuu....
No comments:
Post a Comment