* Her ne kadar işten istediğim gibi erken çıkamasam da laciverte karşı balkondaki toplanma harikaydı. Topuklu iki blonde , babetli bir red (ve diğer red eksiği ile) şampanya, kir royale ve deli gibi mutlu eden soul ile tiril tiril bir cuma gecesi. Gidilecek yerler farklı olmasa da sanki her sefer farklı gibi. Kim bilir güzel tarafı bu belki de. Kim bilir belki de biz güzeldik. Aramızdaki güzeldi, sevincimiz, heyecanımız, coşkumuz güzeldi. Gecenin saat 2'sinden sonrası daha bir güzel daha bir çekici daha bir heyacanlı gibiydi orası ayrı. Elbette sadece benim için (iyi ki o elbiseyi giymişim).
** b. - buzdolabının üstü neredeyse tüm hayatımızı yansıtıyor, gösteriyor. yerim seni!
Bence de buzdolabımın üstü harika. Ben, o, onlar, biz, bizler, yaşamlar, değişen yaşamlar ve her şey.
* Geçen hafta Strasbourg'daki fantastik düğünden sonra bana zaten sıkıcı gelen düğünler iyice sıkıcı gelmeye başlıyor. Hele dün akşam bir ara deliriyorum diye düşündüm. Ne kadar üzücü ki o muhteşem elbise ile devam edemedim yanmaya. Gerçekten o elbise ile gitmeliydim. Gerçekten. Ancak o farenjit denilen şey beni bitirdiği, ağzımı dahi açamadığım için gidip devam edip daha da kötü olmaktan korktum. Boğaz acısı o kadar feci bir şey ki. Eğer yerlerde sürünecek şekilde acı duymuyor olsam kesin o kıyafetle ve o halde giderdim düğün sonrası yanmaya.
* Düğünde çekilen fotoğrafları, verilen spastik pozları pek sevmesem de dün gece inanılmaz bir şekilde güzel bir resmim çekilmiş. Gerçekten. Tam J.A. ile beraber "bundan yaptırırız" vs derken neredeyse elinde büyüdüğüm, ailecek pek bir sevdiğimiz 2. büyük patron "ben alıyorum bunu, okulun tanıtımında kullanırız" gibi bir hareketle alınca elimden resimsiz kalakaldım. Tam ben gibi çıkmış bir resimdi ve belki de o yüzden bu kadar güzeldi.
* Duydukça beynimde hep canlandırdığı resmi, bugünkü mülakatında belki de en iyi oyunculardan biri olan Erkan Can dile getirmiş. Erkekler-daha doğrusu racon erkekler- ve "biz" kullanımı. Racon garip şeydir; sonradan kazanılmaz, öğrenilmez, hazır elbise gibi dükkandan gidip alınabilen bir şey değildir. Herkes racona sahip olamaz. Olanı vardır olmayanı vardır. Ha bir de unutmadan, son zamanlarda kendini öyle göreni, öyle yaşayanı var ki...Aman diyeyim benden uzak olsun, yanımda bulunmasın. Bilenlerin öyle pek şaşırmayacağı gibi ben severim racon insan. Öyle sürekli "biz" diye konuşanlarını değil de "gerçek" olanlarını. Belki de öylesinin elinde büyüdüğüm için. J.A.'nın babası tam öyle bir insandı. Dik ve mağrur şekilde duran, kaypaklaşmayan, söylemekten kaçınmayan, kaçınmadığı gibi yeri geldiğinde tekrarlayan, ketum, dağılmadan içebilen, zevzekleşmeden eğlenebilen, zevzekleşmeden acı çekebilen bir insandı. Ailenin J.A. kısmına daha çok benzediğimin göstergesidir kendisi. J.A. da öyledir, babasının izindedir (hastanede çalışırken tedavi için yatmış mafya babalarının bir tek kendisinden çekinmesi, garip bir saygı duyması belki bu yüzdendir). İlginç insanlar şu Rumeliler. Kendinden bahsederken bizli konuşan racon erkeklerine geri dönersek... İçlerinde mutlaka sevilen racon erkekler gibi olanlar vardır ancak işin gerçeği çoğunluğun öyle olmadığıdır. Belki para ile bazı şeyler satın alınabilir, bol bol edilen laflarla, içi dolu olmayan cümlelerle etrafta bir hayranlık sağlanılabilir. Ne var ki insanın içi kof ise altınla da sıvasa o hep kof kalacaktır ve o altın kamaşmasından sıyrılanlar o kofluğu hep görecektir. Örnek için ise şöyle bir etrafa bakmak kafi gelecektir; çünkü gün paranın, büyük lafların, kendini satmanın günü.
whatever ... Never on sunday. Gerek yok herkesin racon olmasına, ağır olmasına, kool olmasına. Biraz ekonomiye referans olacak ama "laissez-faire, laissez- passer". Never on sunday bugün. Tiril tiril mümkünse.
No comments:
Post a Comment