Müzik, hele hele caz varken, modern hayat kelepçesi televizyonu açmaya hiç mi hiç gerek yok bugün. İstanbul'a yakışan bir gün, bugün. "öngörülemez" havayı solutan, soğuk ile sıcağı aynı anda hissettiren hiçbir zaman nereden ne veya kim çıkacağı, ne olacağı belli olmayan, gerçek anlamda İstanbul gibi bir gün, bugün.
Bugüne yakışan tek şey keyiftir. Gazete ve dergilerle geçen kahveli sabahtan, kadim dostlarla buluşulmaya giden konyaklı akşama uzar bugün. Arkada ise bugün kesinlikle Coltrane duyulmalı. Sabah saatleri için John Coltrane & Johnny Hartman'nın 1963 tarihli tarihli albümü harikadır. Albümün bazı şarkılar fazla romantik de olsa, boyalı ayaklarla sürüne sürüne kahveye ulaşılmaya çalışılan sabaha, neredeyse Moon River beraber en çok yakışandır.
Günün ilerleyen saatlerinde ise 1960 yılına dönülür ve Atlantic Records'dan çıkma My Favorite Things albümü dinlenir. Gazeteler bitirilmiş, kitaplara geçilmeye başlanmıştır (aynı anda birkaç kitap okununca yaşanan durumdur). Yine bu saatlerde çok sevilen, özenilerek alınmış olan minik not defteri çıkar bir süredir kaldırıldığı yerden ve eskisi gibi notlar düşülmeye başlanır: alınacak albümler, alınacak kitaplar, bitirilmiş kitaplar ve en güzeli gidilecek adresler(nasıl da özlemişim ihmal ettiğim defterimi, notlarımı almayı, içine yapıştırdığım etiketleri, resimleri. nasıl da kaptırmışım kendimi moderniteye, internete. bugün v.milor'u okuyunca hemen leziz lizbon adreslerini not ettim defterime).
Devamında Blue Train, Coltrane Plays The Blues, A Love Supreme vs gelir.
Neticede gün geçer gider, sevilenlerle güzel vakit geçirilir, ağızda yemek varken gülünür......boyalı ayaklarla yatağa gitmeden önce de Moon River dinlenir, son nokta konur, pazartesi sendromu gelmiştir.
No comments:
Post a Comment