Yaşanan kaotik haftasonundan sonra bugün gerçekten ortaya karışık bir mönü çıktı.
Ancak ana tema, iyi ruh halinin geri gelmesidir. Guess who's back ("guess who's back"-rakim: old school hip hop'un büyük mc'lerindendir, bu şarkısı da 1997 tarihli the 18th letter adlı albümden çok güzel şarkıdır. 1999'dan beri albüm yapmıyor ama biz halen inatla albüm yapacağı günü bekliyoruz, takip ediyoruz. rakim'in kendisi de, çirkin ama karizmatik erkekler listesinin üst sıralarındadır) !
Spor salonu yine bir şenlikliydi bugün. Geçen günden sonra korkup dümdüz siyah t-shirt götürdüm, haliyle üzerime atlayan da olmadı. Ne var ki ilginç bir şey oldu. Spor yapmaktan hazzetmeyen bir insan olarak külfet halinde yaşıyorum bu spor deneyimini. Yine söylene söylene çıkmışım koşu bandının üzerine kulağımda ipod kendimi daha hızlı yapmak için gaza getirmeye çalışıyorum. Nafile! Sonuç sıfır. Ancak, o esnada tanıdığım ve muhabbetim olan hocalardan biri geldi yanıma (not: ben yalnızken çok domuz gibi olurum. öyle herkesle konuşmam, milletle ilgilenmem filan, kısacası sevimsiz bir tip oluyorum yalnızken sosyal ortamlarda). "Naber, nasıl gidiyor" diyor, ben baygınlık geçirmek üzereyim, yüzüm filan kızarmış ve bence feci bir görüntü içerisindeyim. "İyilik" derken, demez mi "fıstık gibi gözüküyorsun". Pestili çıkmış, neredeyse yere yapışacak durumdaki ben, bu cümleyi duyunca bir gaza gelmişim, normalde yapmaya üşendiğim tüm hareketleri yapıp, normalden 1 saat daha fazla kaldım. Demek ki motive olmak böyle bir şeymiş...
J.A. ile buluştuğumda, cumartesinden sonra beni iyi gördüğüne çok sevindi, "porselen gibi gözüküyorsun, çocuğum" dedi. Bir de çok komik, cumartesi günkü olayın etkisinin bir anda suratıma çökmesiyle ilgili "sen sakın poker moker oynama, yüzünden her şey okunuyor, bırakırsın valla paralarını masada" dedi. Doğrudur, ne diyeyim.
Bugün bir de kuaför macerası var, da çok sıkılıyorum oralarda ben. Neyse yine dergi mergi okudum. Arena dergisinin ilk sayısı çıkmış. Aslen ingiliz dergisidir diye hatırlıyorum ama yanlış da olabilir. Ancak türk versiyonu feci olmuş. Yazi işleri müdürü de, köşesine takım elbiseli resmini vermiş bir kadın. Hayırlı olsun türk medyasına. Bir de kapakta Jude Law. Tamam gerçekten yakışıklı, etkileyici bir adam da bilmiyorum, fazla süslü, fazla kız gibi sanki, çekiciliği yok gibi.
A. ailesi bu akşam yine kokteylde ama acaba nasıl bir bahane bulsam diye düşünüyorum. Nasıl gitmek istemiyorum? Düşüp, bileğimi mi burktum desem? Ortaokulda flüt çalmamak için bu bahaneyi kullanır sürekli el bileğim sargılı giderdim derse. Yine mi bağlasam bantları ayağıma da bizimkilere söylesem.
No comments:
Post a Comment