Sunday, August 18, 2013

Le retour # 2

gerçekten sabaha karşı saatlerde bile halen bilinmezin tartışması, bir nevi kavgası, karşılıklı incelikler yüzünden yaşanan tartışmalar, "capri de olur, amalfi de olur, positano da olur yol aynı yol" üzerine başkalarınca "kumburgaz"a benzetilen hırvatistan'nın listeden silinmesi, en yakın mutlu edeceği en emin güzergahın yunanistan olduğuna karar verilip haftalardır herhangi bir araştırma yapmayıp gecenin 3'ünde birkaç adres ile 06:30 itibariyle yola çıkmak, hem de kara şimşek ile, silivre, edirne medirne derken birden ipsala, nisbeten az kuyruk, kötü ve zevksiz free shop üzerinden yunanistan, yolların etrafı benzer doğa dokusu ile süslü olsa da yolların benzersiz medeniliği, pürüsüzlüğü sayesinde öğle vakti selanik, güzel ama nedense köhnemiş bir selanik, rahat insanlar, hiçbir şekilde kask takmayan motorize yunanlılar, miami'deki diner'lar gibi retro tarzı otel, smirnoff ice arayışının mythos biraya yöneltmesi, resepsiyondakilerin manasızca turistik selanik lokantılarına yöneltmesi ile asıl yerel yerleri sonradan keşfediş; sonradan büyük hata olmasa da gereksiz bir gaflet olduğu anlaşılan halkidiki'ye gidiş ve hüsranın binbir rengi, sıkıcı ve silivri-kumburgaz-lüleburgaz hattından hallice yerler, kaçsak nasıl kaçsak nasıl gitsek derken 1970lerin sonundan kalma zeus otel'e sığınış, tek yataklardan yapılmış çift yataklı odalar; sabahın köründe güzeller güzeli kavala'ya kaçış, ve mutluluk, ve güzel şehir, her tarafından denize girilebilen şehir kavala, tosca beach, bungalov, deniz deniz deniz, yolda böğürtlen toplayan # 8, her daim yemek, her daim domates, her daim ızgara ahtapot, her daim zeytinyağı, her daim güzel kavala, otelin plajında kendime yarattığım hayal dünyasındaki atlantis gibi kurguladığım şehir anotherstarapolis, taşlar, şehrin gerçek lokantalarında yemek, to araliki, retsina'nın favori içecek haline dönüşmesi ile her gece neredeyse retsina içme sevdası, yer yer gerginlik, incelikler yüzünden gerginlik, belki de yenilen en güzel salatanın komedi bir plajda yenilmesi, yine eski mahallede yine güzel yemek; kavala'dan thassos, oda-ev gibi bir yer, deniz, skala maries, köyün denizi, denizin köyü, kara şimşek'in toprak yoldaki kalma hali, efsane beach'lerin sıkıcılığına karşılık thassos köy plajlarının şahaneliği, rahatlığı, dinginliği, yunanlıların bizden çok daha saygılı araba kullanması, tatilde yaşanabilecek her şeyin yaşanması ve bir de üstüne ders çıkartılması, milat, sadece bikini ve üzerine bez parçası ile geçirilen bir hayatın mümkün olduğu gerçeğinin yunan sınırlarında yunan gündeliğinde yaşanması, kimsenin bakmamaası, karışmaması mutluluğunun sarhoşluğundan elbette ulu türk devletinin sınır kapısı ve bankolarda büyük fontlarda yanıp sönen bekçi murtaza talimatları ile ayılmak ve "pasaportları ruhsatı hazırlayın!", "görevlilerle tartışmayın!" cümlelerine ek olarak yaptığı kontrolle kendisini büyük şef ulu manitu zanneden, kendi vatandaşına "merhaba" demeyi dahi zul gören mallarla - ne yazık ki- döndüğünü anlamak ve tekrardan basıp gitmek için-kim bilir belki de sonsuza kadar- gün saymak... 

p.s. döndük geldik bir de üzerine cenaze kaldırdık haftasonu. artık iyice ayıldık. 

p.s. (2) retsina'dır bundan sonra yaz içkim. hele o bardakları. arayıp da bulamayınca " delizia'nın bardakları bunlar eğer bulamazsak onlardan alır, boşaltır kullanırız" gibi şahane bir formülle geldi.

p.s. (3) ne kadar çok rüya gördüm. hem de her gece. hem de hiç öyle alışageldik vaziyette şöhretli, beautiful people tayfası filan değil, hemen hepsi tanıdığım bildiğim bir şekilde hayatımda olan insanlarla ilgili. hem de fantastik konular hiç değil, gayet her an her şekilde olabilecek sıradanlıkta olaylar. 

p.s. (4) en fantastik olaylardan bir tanesi de gizli saklı plajları bulacağız diye oradan oraya girip de toprak kum çamur içerisinde kalan kara şimşek'in altına #8'in aynen imparator hadrianus gibi taştan yollar yapmasıydı. eh bir 2 saat sürdü tabii, taştan yollar kah işe yaradı kah yetmedi ama kontağı çevirip de gazı veren kurtarıcı ise ben oldum. önde iten dört kişi ile beraber...       




   

No comments: