Thursday, August 1, 2013

Breathe-Respire, IV




Flamingo gibi olmak istiyorum. Özellikle de bu kadar sıcak ve boğucu bir günde. Ağır bir gün bugün. Her şey üstüste gibi. Fala inanma falsız kalma tayfasından olduğum için hemen baktığımda gördüm ki gezegenler çarpışıyormuş, her şey patlıyormuş, dikkatli konuşulmalı temkinli davranılmalıymış da falan da filan da. Önümde yapmam gerekenler sıralanmış, proposal beni beklerken şu güzel pembe flamingolar gibi suyun yanında, kafamı suya sokmak suyun içinden çıkmamak, çıktığımda da uçabilmek istiyorum. Uçuyormuş da bu flamingolar...

Bir de Flamingo Yolu dizisi vardı biz çocukken, oradaki sarışın kadını çok beğenirdim. Buradan da anlıyorum ki sarışınlık içimde kalmış benim. Ama şöyle beyaz beyaz platin olanlarından, öyle sıkıcı röfleli olanlardan değil.

Gerçekten bir nefes aldım şöyle derinden...

p.s. pembe flamingo demişken elbette aklımdan "müthiş tercümesi" ile gazete sayfalarına geçen, kendisiyle pek gururlandığım big sister e.k.  geçti. şöyle masa etrafında rakı sofrasında veya bir keyifli sofrada proseccoları devirirken sohbet etmeyi, dalga geçerek konuşmayı, manasız şöhretlilere sallamayı, kendi küçük cemaatimizin içinde olmayı özlediğimi farkettim. ve akabinde birkaç saat sonra kendisinden gelen "ilik" mesaj ile tebessüm ettim. yalnız, cidden, ilik gibi ne kadar güzel bir ifade... tabii sadece ilik gibi olanlara kullanılsın mümkünse!!! 

No comments: