Çok sıkıcı. Cidden. Hemen hemen tüm sosyal ilişkilerde gerginlikliğin hakim sürdüğü bir yerde yaşamak çok ama çok sıkıcı. Gülmek hele hele kahkahalarla gülmek, mutluluğu göstermek neredeyse ayıp; trafikte doğru şeritte mümkün olduğunca kurallara uyarak gitmek zaten kerizlik; karşıdaki ile baskın basanındır tarzı ile konuşmamak eziklik; arkadaşlıkta olsun iş ilişkisinde olsun hemen hemen tüm sosyal ilişkilerde karşısındakine bir ayar verme durumunu kişinin kendisinde hak olarak görmek; becerilemeyen bir şey için başkasını (veya başkalarını) suçlamak en büyük farz; gündelik hayatta rahat olmak, keyifli olmak hem gelenek ve göreneklere uygun değil hem de "çoğunluk" için bir gerçek mutsuzluk kaynağı ve her şeyden öte Bekçi Murtaza tarafından otoriteye ihbar edilme, linç edilme sebebi... böyle bir yer burası. Ve burada yaşamak her geçen gün daha da can sıkıcı hale geliyor-ne yazık ki-. İnsanın doğup büyüdüğü, kültürü ile yetiştiği, farklılıkların çizgilerini taşıdığı yere sallaması matah bir durum olmadığı gibi yine aynı şekilde yüce tanımlamalar, büyük anlamlar, kutsal sıfatlar, ulu ifadeler ile süsleyip kendine bir kimlik yaratması de bir o kadar manasız.
Koskoca mevkii makam sahibi insanın (para getirecek ve daha çok inşaat yaptıracak ) olur olmaz bir aktivitenin (muhtemel) başarısız sonucunun faturasını toplumun bir kesimine çıkartmasının gerginliğinden, yolda yürürken yol vermeyenin ve bunu da doğalmış gibi sunanın gerginliğinden, kendini bilmez bilmez tanımadığı insan ile "sen" diye konuşandan, özensizliğin itibar görmesinden özensizin özgüvenli kabul edilmesinden, eğitimle gelen cehaletten, kadınlarda zarafetin fönlü saç ve gözleri döndürerek konuşma olduğunu sananlardan, herkesin akil insan kılığına bürünüp yalakalık yapmasından, en cesur nidaları atanların en korkakça davranmasından, güzeli İstanbul'u gitgide dünyanın en çirkin, en ruhsuz, en varoş kenti haline dönüştürenlerden ve o uğurda yapılan inşaatlardan, trafiğin içine eden hafriyat kamyonlarından o kadar ama o kadar sıkıldım ki neredeyse bu kadar sıkıldığım için kendimden yoruldum...
Koskoca mevkii makam sahibi insanın (para getirecek ve daha çok inşaat yaptıracak ) olur olmaz bir aktivitenin (muhtemel) başarısız sonucunun faturasını toplumun bir kesimine çıkartmasının gerginliğinden, yolda yürürken yol vermeyenin ve bunu da doğalmış gibi sunanın gerginliğinden, kendini bilmez bilmez tanımadığı insan ile "sen" diye konuşandan, özensizliğin itibar görmesinden özensizin özgüvenli kabul edilmesinden, eğitimle gelen cehaletten, kadınlarda zarafetin fönlü saç ve gözleri döndürerek konuşma olduğunu sananlardan, herkesin akil insan kılığına bürünüp yalakalık yapmasından, en cesur nidaları atanların en korkakça davranmasından, güzeli İstanbul'u gitgide dünyanın en çirkin, en ruhsuz, en varoş kenti haline dönüştürenlerden ve o uğurda yapılan inşaatlardan, trafiğin içine eden hafriyat kamyonlarından o kadar ama o kadar sıkıldım ki neredeyse bu kadar sıkıldığım için kendimden yoruldum...
No comments:
Post a Comment