Dün akşam kahve mevzusu da oldu ama çok sıcaktı, yapış yapıştı, kimse kimseye dokunmak, neredeyse yanında nefesini duymak istemedi.
Kahveye gelirsek...Şekilli latte yapmışlar, galiba makinesi de varmış. Eğlenceli de, şahsen sıkılırım ben yapmaktan. Ancak bana yapılabilir. Yani ben yapmayayım bana yapılsın. Bu olur işte; her kahve istediğimde üzerinde bir şekille gelsin, sürpriz olsun oyun olsun.
Şekil demişken... Hayatta unutmadığım olaydır ki bundan çok çok yıllar önce, elimizde bir kalem bir defterle formalı dolaştığımız zamanlarda Nişantaş'ta Boogie Boy ve U.'dayken neden olduğunu anımsamadığım ama muhtemelen huysuzluk çıkarttığım bir olay üzerine Boogie Boy tabağa ismimi peynirle yazıp getirmiş önüme koymuş beni de ağzım açık vaziyette bırakmıştı (ki yanımda r. vardı, resmen şoka girmiştik ikimiz de). Gerçek ismim hani öyle Ali, Ayşe, Su, Gül gibi kısa değil de maşallah eşşek kadar uzun olduğundan o minik peynir parçalarını hem tabağa sığdırışına, hem yaratıcılığına, hem de becerisine hayran kalmıştım. Bakıyorum da şimdi geriye, ben göremiyorum galiba bazı şeyleri.
whatever...Never On Sunday... Hava sıcak, sanki Memphis yazı gibi, sanki Isaac Hayes doğduğu öldüğü yaz gibi sanki her an bir yerden Isaac Hayes şarkısı çalınacakmış gibi.
No comments:
Post a Comment