Bir kez daha üzülerek ve talihsizlikle görüyoruz ki kızların erkeklere dair ajandası varmış, her şeyi ona göre yapıyor, ona göre çalışıyormuş ve bir yarış atı gibi ona oynuyormuş. Eğer yatırım yaptığı at iyiyse yani yarışı önde ve sağlam bitiriyorsa sonuç muhtemelen evlilik ve tek taş yüzük (evlilik süresince sıklıkla değiştirilmesi beklenen) ve çocuklar ve güvende hissettirecek bir banka hesabı ve ömür boyu "kutsal anne ve harika eş" kategorisinde v.i.p. koltuk.
Tahammül edemiyorum. Beraber olduğu insanla şekillenen (herkese) kızlara, onlara göre davranışını, karakterini, ruhunu değiştirenlere. Ancak bu kategoriden daha korkuncu, daha vahimi de varmış: erkeği üzerine oynanacak bir yarış atı gibi görenler. Ben duyduğuma, gördüğüme inanamadım oysa oyundakiler yarışı çoktan oynamış ve yatışı bitirmişler bile. Bana da afallamış vaziyette bakmak kalmış.
Tenkit menkit değil derdim. Aksine. O kadar üzücü ki kadınların kendi karakterleri ile yoğrulmayıp bir başkası (erkek) üzerinden kendilerine bir kimlik oluşturmaları. Bitmedi, vehamet devam ediyor; kanaat önderi de olabiliyorlar bu karakterle. Okumuş oldukları, ortalama insandan daha görgülü eğitimli oldukları için elbette buna hakları olduğunu düşünüp toplumu şekillendirebiliyorlar da.
Utanç verici. Bir kadın olarak yorumum utanç verici olduğu. Ama bu duygunun hissedilmesi bile (bir kadın olarak) çok üzücü.
Acaba kim doğru ata oynadı?
P.S. Kadın erkek farketmez. Kimin karşısındakine dair bir ajandası varsa ve o ajandaya göre hareket ediyor, adımlarını ona göre atıyorsa değişen bir şey yok, hepsi aynı kefede. Benimkisi sadece kadın olarak, hemcinsimi gördüğüm yerde duyduğum rahatsızlık. Yoksa erkek de kadın da hepsi aynı işte.
Ama cidden merak ediyorum; acaba kim doğru ata oynadı? Oynanan bütün atların değeri var mı yoksa atları da vururlar mı? They shoot horses, don't they kitapta yazdığı gibi, filminde seyredildiği gibi...
No comments:
Post a Comment