Thursday, February 12, 2015

Tanıştırayım, "arkadaşım" ...

Arkadaşlık ciddi bir mevzu. Hem de gayet ciddi bir mevzu. Kimin arkadaşın olduğu, arkadaşlığın tanımı, arkadaşlığın sınırları, paylaşımı, mahremiyeti, samimiyeti, gerçekliği, güveni, desteği o kadar önemli ki belki de her şey olması gerekenden sırf bu yüzden daha karmaşık hal alıyor. Belki de çok daha basit (basit derken ucuz değil) ilerlemeli işler, ilişkiler. Çok abartılı sıfatlar yüklemeden, çok büyük beklentiler taşımadan ve hatta yaşanan sevinçlere, kızgınlıklara dair iddialı, büyük laflar etmemek lazım. Arkadaşlık nasıl bir şey ise kendi yolunu buluyor, ya devam ediyor ya da bitiyor. Her ilişki gibi. Elbette bu ilişkilerin seviyesi, yoğunluğu da arkadaşlığın kendisi kadar önemli ama işte su yolunu buluyor. 

Hiç sevmediğim ama belki gittiği İspanya'da bir nebze olsun göreceği yeni dünya sayesinde bilgelik veya şahsiyet kazanır diye düşündüğüm müthiş yetenek bir o kadar müthiş açıklamalar yapmış. Hem arkadaşlık, hem de Gezi olayları üzerine. Yani kendisini kat be kat aşan konulara değinmiş, büyük büyük laflar etmiş. Bayılıyorum böyle insanlara...Dünkü çocukların bugünün kanaat önderi olması haline. Ne kadar şanslıyım ki güzel ülkem Türkiye bana bunları gani gani sunuyor. 850 kere din ve inanış değiştirip beraber olduğu erkeğe göre şekillenen boyun ağrılarından namaz ile kurtulan Tuğçe Kazaz mı istersin, koca koca göbekli hayatta belli bir yaşa gelmiş adamların çapsızlığını mi istersin yoksa son günlerin bombası topçu Arda'yı mı ? Saçmalardan seç beğen al. Ama yalan değil, son noktayı koyan Arda oldu. "Arkadaşım gibi" dedi. Arkadaşım gibi. Dediği insan cumhurbaşkanı.

Çok yazmayacağım da sadece kendi arkadaşlık ilişkilerimde öğrendiklerimi sıralayıp bitireceğim bu sıkıcı konuyu. 

İnsan arkadaşım dediğinin yanında hazırola geçmez, kendisini rahatsız hissetmez aksine onun kendisine güveni hisseder ve canını yakmayacağını bilir, yine onun yanında başka arkadaşlarının yanında olduğu halinden farklı davranmaz, yapmacık veya sahte ifadelerde bulunmaz ya da düğününde o çok sevdiği arkadaşım dediği insanın katılımı esnasında alkol servisini durdurup o gidince alkolün dibine vurmaz...

Arkadaşlık güzel hatta şahane bir şeydir. Kıymetlidir de. Çıkar ilişkisi genelde azdır ya da az olması beklenir. Ha bir de dikkat edilmesi gereken bazı ince noktalar vardır, mesela kimse kimsenin çöp tenekesi değildir ve kimsenin bir diğerine kötü veya hoyrat davranması kabul edilmez. O yüzden de özenli ve güzel davranmak gerekir. Ve elbette arkadaşın kim olduğu çok ama çok önemlidir çünkü insanın yanında arkadaşım diye tanıştırdığı, beraber dolaştığı, evine gittiği, (rakı) masasına oturduğu insan bir şekilde onun da kim olduğunun göstergesidir

Yukarda görüldüğü gibi Ray Charles Ronald Reagan ile poz vermiş, tarihe resim böyle geçmiş. Ray Charles'in bir siyah olarak Ronald Reagan gibi ırkçı ve daha da vahimi mensubu olduğu cemaati hedef alan neo-liberal bir politikacı olan birisiyle aynı karede yer alması o kadar talihsiz ki. Özellikle de Amerika'daki zenci cemaate yönelik baskı ve ekonomi politikalarını düşünürsek. Belki arkadaştırlar, belki birbirlerine ihtiyaçları vardı ve o yüzden arkadaş gözüküyorlardı. Olabililir. Hayatta her şey var. Ama yine de insan yarın hayat doğal olarak değiştiğinde kendi yüzüne bakabilmek için kiminle arkadaşlık ettiğine, kimin evine gittiğine, kiminle aynı resim karesine girdiğine iyi dikkat etmeli. Çünkü bir şekilde o evine gittiği arkadaş, o beraber vakit geçirdiği arkadaş, o aynı fotoğrafta poz verdiği arkadaş aslında kendisinin de yansımasıdır. Biz aslında kendisiyle bir kez daha tanışıyoruz. Aynen The Rolling Stones 'ın dediği gibi.

Pleased to meet you. 
Hope you guess my name, Sympathy for the Devil,

Biz de bir kez daha tanışmış olduk Arda ile (ve daha niceleri ile). Arkadaşları vesilesiyle ... 

Hızlı okuma: neo-liberalizm nedir?

No comments: