Wednesday, January 8, 2014

P.S.

p.s. yeni yılın ilk notları ilk günleri olsa da yaşananlar itibariyle sanki sonlarına gelmiş gibi duran bir halimiz var. yaşananlar, çalınanlar, gündemdekiler o kadar çok ve o kadar hızlı gelişmiş ki bugün itibariyle yeni yıldan sadece 8 gün geçmiş dahi olsa ağırlığı tonlarca gibi. 

p.s. (2) elbette her şey korkunç kötü korkunç sevimsiz değil ama işte ocak ayı kış mevsimi erkenden biten günler ve ne yazık ki erkenden aydınlanmayan sabahlar, kat kat giyilenler ve hiçbir işe yaramadan düşülen hastalık günleri bir şekilde her daim sevilen mevsimin bahar olduğunu hissettiriyor.

p.s. (3) garip ama bir kez daha anladım ki garez bize. gerçekten de öyle. ayıp ama cidden, bu kadarı olmaz. ya gerçekte ne yaşadığını göstermeyen ya da ne gösterdiğini gerçekte yaşamayan bir halde. tamam bu kadarını anladık da işin can sıkıcı tarafı bu boktan durumun tezahürleri sadece bizlerde yaşanıyor olması. yoksa kendi karanlık dehlizlerinde boğulabilir, cidden ama cidden umrumda değil. herkesin hayatı kendi seçimi de başkasının boktan ve mutsuzluk seçimini ben yaşamayayım. nedir ya bu gündelik kötülük halleri, kötülüğün sıradanlığı (ah be hannah arendt, yaşadıkça büyüdükçe gördükçe seni anmadan ilerleyemiyorum. respect!

p.s. (4) şu son zamanlarda yaşattığı her şeyden ve söylediği tüm yalanlardan sonra eğer bir voodoo büyüsü yaptırmak istesem hedefteki kişi sadece ve sadece evsahibim olacaktır. hem de hiç üzülmeden yaptırırım. insanların iyi olmadığını, özellikle de en iyi, en masum, en yardımsever ve tabii en mazlum görülenlerin gerçekte en kötü olduğunu bilsem de bu tip durumları yaşamak hoşuma gitmiyor. kendimce kötüden, kötü dil, kötü göz, kötü niyetten uzak bir yol seçmişim ilerlemeye çalışıyorum ama işte varlığını engelleyemediğim insan tipleri, yaşam alanları ve ilişki biçimleri yordukça yoruyor. ama ne ile uğraşırsan osun o yüzden geçip gitmek ilerlemek kaale almamak lazım.

p.s. (5) son günlerin bomba laflarından "zamanlaması manidar" mı bilemem ama ben artık bu yalan temelli ilişkilerden, iletişim kurma biçiminden çok sıkıldım. bitsin gitsin uzağımda tükensin istiyorum. hele hele koca koca adamların hiç rahatsızlık hissetmeden alenen söylediği yalanları duymak cidden hasta edercesine etki ediyor. insan özel ilişkilerinde yalan söyleyenleri bir şekilde kenara koyuyor veya atıyor da bu toplumsal hayattakileri istesen de atamıyorsun ve her şekilde maruz kalıyorsun. ve korkunç sıkıcı bir şey bu. 
*** ara not olsun o halde*** sabah gazetesi? hani tamam bildiğimiz şekilde ilerliyorlar da yine de galiba hala insan olmak şaşırmayı da getiriyor beraberinde. yaptıklarına, manşetlerine, fantastik excel çalışmaları şaşkınlık nidaları ile bir de vah vah diye düşündürüyor. bayağı kötü ya. bayağı.  

p.s. (6) hayır, daha fazla uzatmıyorum saçımı. niyetim de yok. istediğim boya gelince denemek istediğim bir model var, hepsi bu. yoksa kısa saçtan sıkılmam gibi bir şey de yok.

p.s. (7) antibiyotik kurutuyormuş. hem dışı hem içi. ilginç. ama sevimsiz ilginç.

p.s. (8) la vie d'adele veya blue is the warmest color iyi ama konuşulduğu kadar istisnai bir film değil. iyi film orası ayrı ama iki kızın birbirine aşkının canlandırıldığı acıklı aşk temasından ziyade filmin orijinal ismini taşıdığı gibi kısır bir hayatı süren ve hayranlık çıkışlı kendince çok büyük bir aşk yaşayan gayet sıradan bir kızın hayatını anlatan film. ve ayrıca o sevişme sahneleri olmasa bu kadar dikkat çekmez orası kesin. ama sahneler bomba ona bir diyeceğim yok. ama lezbiyenler beğenmemiş, onu bilemiyorum işte. 

p.s. (9) evlenmedendogurabilirsin.net gibi siteler yapanlara, kendine inananlara, gücünü kendinden alanlara, kendine güvenini yanındaki erkekten, veya ona yaptığı çocuk neticesinde bir anda sahiplendiği kutsal anne sıfatından almayan kadınlara kesinlikle bayılıyorum. ve müthiş saygı duyuyorum. 

p.s. (10) hastalık bitti de bitmedi işte. ama tüketti orası kesin. 

p.s. (11) ilk olsun fantastik olsun diye bekledim ama p.s. de yazılar da sıkıcı oldu gereksiz oldu. sağ klik bilmemne yapmaya üşenmesem hepsini silerim. whatever. yeniler güzel olsun parlak olsun şahane olsun hele hele kendim gülmeyen ciddi sıkıcı bir tip olacaksam mümkünse yokolayım. 


No comments: