Friday, January 31, 2014

Cuma eğlencesi # 3

Sabahın dış kaynaklı hatta kumpas gibi atarlı hallerinden kurtulup Get Lucky & Another Star  'lı finali ile özellikle de anotherstar dükkanını ayrı mutlu eden Grammy Ödülleri'ne uğrayan bir cuma eğlencesi olsun, müzik olsun, bizim olsun. Gecenin yıldızı gerçekten de yıldız olanlardan Pharrell ile başlayayım. En çok konuşulan hatta dalga geçilen şey gecede kafasındaki şapka oldu ama hiç önemli değil. Çirkin olur, güzel olur dert değil. Önemli olan taşıyabilmek. Taşıyabiliyor mu? Kesinlikle! O halde geçelim gidelim, yeni evlendiği ve pek de mutlu gözüktüğü karısının yanında üzerindeki pek şahane kırmızı Adidas üç çizgi montu, beyaz tişörtü ile kool kool bırakalım.

 Kendisini de elbiseyi de bilmiyorum ama güzel elbise. Rengi biraz fazla turuncuya kaçan gibi hafifçe soluk ama o yakanın kolların gelişi güzel. Kız da bilmiyorum güzel değil çirkin değil, sarışın olduğu için ilgi çekiyor biraz ama işte, o kaküller öyle tepeden yapıştırınca biraz fazla "zorlamış" gibi oluyor, doğal olmuyor. Ama elbise güzel, gerisini sallayabiliriz.
 Elbisesini de, Armani Privé, kendisini de, müziğini de beğeniyorum. Alicia Keys. Hele hele İstanbul'daki konserine gitmeyişimi de kendi açımdan büyük talihsizlik olarak nitelendirsem de işte bazen üşengeçlik insanın başına bela bir şey oluyor. Bunu da bir kez daha yaşamış oluyoruz. Güzel işte, her şekilde. Yazacak sallayacak şey olmayınca da bu kadar kısa oluyor.
 Josephine de la Baume ve Mark Ronson. Biri fransız varlıklı aile, burjuva çocuğu diğeri ise yeni nesil ingiliz müzisyenlerin dikkat çekenlerinden. Yeni nesil kool çiftlerden. Purple partileri, Zadig & Voltaire reklamları vs derken güzel bir yüzük ile de evlendiler. İşte bir nevi alter dünyanın alter power couple'larından. Josephine'nin elbisesi aslında çok güzel. Bunu giymek için hem çok ince hem de kıvamında kıvrımlı olmak gerekiyor. Böyle saten ve her şeyi belli eden bir elbiseyi giyen eğer Kate Moss gibi neredeyse hiç göğüssüz olduğunda garip şekilde boş oluyor elbise. Çirkin durmuyor ama boş duruyor daha doğrusu fazlasıyla havadar. Hah, evet, aradığım sıfat "havadar" . Ben rengini çok beğendim, pudra pembesi dediklerinden. Seviyorum. Nedense Josephine de la Baume'da da güzel olmuş, cüretkar olmuş. Mark Ronson zaten takım elbiseli olur yani. Ayakkabıları ayrıca güzel. İkisi de cüretkar giyinmişler o yüzden olmuşlar. Malum cüretkar giyinmek, kıyafeti g.tüne kadar açmak demek olmuyor. Bacağı, göğsü açmak filan işin kolay kısmı. Asıl sürüden ayrılan bir tarzla ortalığa çıkmak cüretkar işi.
Hah işte power couple hadisesi ile uzaktan ilgisi olmayanlardan. Jamie Foxx zaten sevdiğim beğendiğim biri değil yanındaki ise cumartesi günü kız arkadaşlarıyla alışverişe çıkmış, öğle yemeği için oturacaklarında zaten forever rejimde olduğu için sürekli kalori hesabı ile salata yiyen, akşama da sevgilisi ile buluşacak erkek annelerinin pek sevdiği gözlerini döndüre döndüre bakan cici kızlardan da ya o etek o ayakkabı ne ya? Gereksiz! Gerçekten pazar günü barbeküsüne gitmiş gibi.
 Cyndi Lauper dinlemeye bayılmasam da kendisini sevenlerdenim. Belki de aktivistliği hoşuma gidiyor. Aslında yetenekli insanlardan. Sesinin oktav seviyesi filan da birçok şarkıcıyı ezip geçer de işte bir şekilde yeterince parlayamamış insanlardan. Özellikle 80lerde kuzeni (evil cousin tabiriyle anılsalar da) Madonna ile karıştırılsa da aslında Madonna'dan hem yaşça büyük hem de ondan daha önce sahnelere çıkmış biri. Aile işte ya, hiçbir üyesini seçemiyorsun, denk düşüp de iyi çıkıyorsa şanslısın, yoksa manasız ilişkiler zinciri; hem de ömür boyu. whatever. Üzerindeki Alexander McQueen çok şahane olmuş kendisinde. Muhtemelen başkası böyle taşıyamazdı. Ayakkabılar da Jimmy Choo da bana rica ediyorum Jimmy Choo demeyin. Ya da ben gündüz vakti şarapları içip içip ayakkabı alışverişi yapmamayı öğreneyim. Nasıl güzel ayakkabılar nasıl yanlış numara alınır ve giyilemez? İşte böyle. O yüzden de hınçlıyım kendilerine.
 Üzülüyorum böyle yaşlı rockçılara. Ex-aşkım Axl'a da mesela bakamıyorum yüreğim kaldırmıyor o saçlara, o tene, o botokslu yüzüne filan. Steven Tyler da üzerindeki o beyaz takım elbise ve o saçlar ama asıl o bıyıklarla Flamingo Yolu dizisindeki kötü şerifi andırıyor. Bir güneyli hale bürünmüş, ilginç olmuş.

Şapka severden şapka nefret edere dönüşmek üzereyim. Özellikle de yukardaki kareden sonra. Of! Gerçekten of! Ya ben işi doğru bilmiyorum ya da bu insanlar acayip. Bir kere iç mekanda giymek terletici bir şey (yoksa bir tek ben mi terliyorum?) ayrıca en büyük sorun şu; o şapka nasıl aynı pozisyonda saatlerce kalabiliyor? Benimkisi kalmıyor çünkü. Herhalde bu şöhretli olmak ile çözülen bir sorun. Üç şapka da birbirinden kötü, beni aşar. Ben klasik bir insanım, Borsalino, Maison Michel kafi benim için. Böyle samandan Tom Sawyer veya siyah Mandrake şapkası için fazla sıradan bir insanım.

 Niye koymuşum acaba hatırlayamadım. Güzel değil çirkin değil. Elbise de hiç çirkin değil, Blumarine ama sıradan. Kız da zaten sönük iyice sıradanlaştırmış. Ki kırmızı tonlarını koymuş. Ama olmamış. Oluyor böyle "olmamış" haller insanda. Yapacak bir şey yok.
 Hah işte o çirkin mürebbiye kıyafeti sonrası Elie Saab elbisesi ile geri dönüşü şahane olmuş Julia Roberts'ın. Çok güzel elbise. Basit gibi ama değil. Derli toplu da. Tamamdır.

 İşte güzelim lacivert renginin katledildiği bir elbise. Özelliksiz rengi de soluk gibi. Anlaşılan o ki sarı saçlarını mücevher olarak kullanmış da yetmemiş. Sıkıcı.
 Ben anlamadım. Ne tasarımcısı Ungaro'yu ne de giyeni. Hayır, amaç ne? O kolların süsleri, eteğin garip deseni filan. Şiştim sıkıldım.
 Hala gotikler varmış diyeceğim de 17 yaşındaki ergen gotik olmayacak da kim olacak? Umarım Madonna o yaşta olmaz mesela. Lorde ödülleri toplamış, simsiyah Balenciaga içerisinde de tarzını yansıtmış. Tamamdır. En azından tozutmuş bir Miley Cyrus değil (gerçi ben aileleri tarafından sömürülen çocuk oyuncuların şarkıcıların ellerine güç geçince tozutmalarına bir şey diyemiyorum çünkü işin suçlusu onlar değil, onlardan kendilerine bir isim, servet yapma arzusundaki mal ebeveynleri). Ergen işte, muhtemelen sürekli varoluş depresyonlarına filan giriyordur. Olur ya, olsun da. O yaşta olmayıp da ne zaman olacak? Yetişkin olduğunda da mı? Ne kadar talihsiz bir durum olduğunu görüyoruz zaten yaşanılan örneklerde. Beğendim. Yüzüne yapışık gülümseme ile pembeler içerisinde poz verenlerden olmasından binlerce kez iyidir.
 Madonna olmak da zor. Cidden. Neticede kendisinden gelecek beklenti çok büyük. En boktanı da kimse yaşlanma ihtimaline inanmıyor her an ve her zaman bir aykırılık bekleniyor kendisinden. 56 yaşında ayağını uzatıp cips yemek isteyebilir insan. Hele hele 20 yaşındaki bir velet ile değil sevişmek konuşmak dahi istemeyebilir. Ama biraz zor bunları yapabilmesi. Ralph Lauren bir takım giymiş, hafiften Diane Keaton gibi olmuş da ah işte o şapka...Cidden bu Don Camillo'nun Capello Romano'sunun modası geçmiyor. Geçmiyor onu anladım da nedenini anlamadım. Yüz de gerilmiş zaten iyice. Cidden Madonna olmak çok zor iş. Büyük mesai.

 Güzel elbise. Gucci Premier. Ama o kadar. Kız da hiç çirkin değil de bilmem olmamış işte. Daracık bir elbise olmuş. Payetli de yani daracık kalem gibi olduktan sonra payetle parlasan ne yazar. Dar. Uzun ve dar genç kadınlardan. Fazla ahlaklı gibi duruyor payetli Gucci elbisesinin içinde. Daha da garibi sanki bedeni kendisinin yansıması gibi. Değişi.
Power couple oldukları kesin de power antipatiklikleri de yok değil. Beyonce'nin saçlar da kötü elbise desen ayrıca kötü. O ne öyle ya sanki içinde çamaşır yokmuş gibi. Ha tabii yedik biz de muhafazakar Amerika'da. Sıkıcılar işte. Çocuklarının doğumunda büyük görgüsüzlükle hastanede 2 katı kapatıp bir de terör estirdiklerinde belli etmişlerdi sıkıcılıktaki bir numara olduklarını da işte hala öyle. Ama para öyle böyle değil, yalan değil.


Ve muhteşem Lanvin ile bitirir giderim zira sıkıldım. İşte Lanvin'nin büyüklüğü burada çünkü hem yaldır yaldır dore olacaksın hem de o feci saç rengi ve kaş uyumsuzluğu ile korkunç varoş Rita Ora denilen şarkıcıyı bir nevi beyaz papatya misali zarif yapacaksın...Zor olsa gerek de olmuş. Kim derdi ki Rita Ora zarif olabilecek? Olmuş işte. En azından görüntüde. Sıkıldım.


 

No comments: