Evet hamilik devam ettiği gibi ödül sezonunu da devam ettiğinden kırmız halı üzerindeki degişik kombinasyonlar da devam ediyor (evet, türk insanın ve özellikle de tvde ev kadınlarına tarzını bulmasını öğütleyen türk modacıların sürekli kullandığı gibi kombin değil, kombinasyon kelimenin doğrusu). Head to toe dedikleri şekilde yani baştan aşağı Prada. Hepsi ayrı ayrı olur da hepsi birarada olmamış ne yazık ki. Oysa geçen seferki elbise nasıl da güzeldi kendisinde. Burada bir garip hediye paketi gibi olmuş, özellikle de o pembelerle.
Ho ho ho! İşte insanlar kırmızı halı filan diyorlarsa bana böyle kıyafetlerle gelsinler, her taraf parlasın, ışıldasın! Saçları da kısa zaten şahane olmuş. Elbise Dior Haute Couture. Yineliyorum maksat şaşalı ödül töreni ise böyle gelinsin böyle giyinilsin. Ağırbaşlı mürebbiye veya preppy tarzı entelektüel kırmızı halı giyinmesini Bafta'lara ve Indie Spirit gibi törenlere bırakalım, Hollywood yolunda disko topu gibi olalım.
Golden Globe'da herkesi kendisine kırmızı elbisesi içerisinde hayran bıraktıktan sonra yine Gucci custom made ile yarattığı hayranlığı devam ettirecek gibi duruyor. Lupita Nyong'o. Öğrendim ismini, isminden ziyade soyadını. Zor bir soyadı ama muhtemelen bizim soyadlarımız da başka dillerde çok zor o yüzden vikviklenmek de gereksiz. Oynadığı film de vizyona girdi bu hafta; 12 Years A Slave. Elbise ile son bir şey yine çok güzel çok iddialı da turkuvaz rengi değil sanki. Beyaz, sarı, kırmızı, turuncu daha sıcak sanki turkuvaz bilmiyorum zor geldi. Ama laf etmenin manası yok gayet şahane.
Nasıl da severim kendisini. Hele hele yıllarca canlandırdığı Tony Soprano'nun karısı karakterini bir Tony kadar severim. Ama ama burada...Ve boktan olan sorun olan elbisede değil, duruşta. Daha doğrusu önden gelen kısa yırtmacın bir şekilde fotoğrafın çekildiği açı ile korkunç gözükmesinde. Evet, öğretilen şeylerden biri iyi bir poz verebilmek için eli bele koymak. Eli bele koy da aşağıdan bacaklar öyle çıkmasın ama değil mi? Hem de bacaklar o kadar açık iken. Gerçekten de sorun sadece pozda kıyafette değil ama yapacak bir şey yok epey talihsiz olmuş Edie Falco için.
Geçen sefer çok eleştirilince bu sefer Lanvin ile güzel olmuş. Yeşil parlak marlak da zor bir elbise bu. Oturulması kalkması filan. Ama güzel. Ama istisnai değil.
Elbisenin sarısı da, sıcak safran tonu da, kumaşı da gelişi de çok güzel. Donna Karan'dan beklenmeyecek kadar güzel hem de.
Kendisine eleştirmenlerce ve film yapımcılarınca yapılan "sakın burnunu yaptırma" uyarılarını dinlemeyip hokka gibi burun yaptıran ve sıradan bir yüze sahip olmayı tercih eden Sibel Kekilli. Bilmem, kendisinin takipçilerinden değilim ama Games of Thrones'da oynamak kariyeri açısından oldukça büyük bir adım olsa gerek. Neticede artık Hollywood'da. Asıl kilo takıntılı sürekli ne kadar zayıf olmanın rahatlık olduğu ifade eden ve yüzüne yapışık kocaman bir gülümseme ile duran bir Meltem Cumbul vardı hani her Oscar törenine giyeceği elbiseyi seçen, sahi o ne oldu? Şimdilerde o da her sönmüş içi boş insan gibi iç güzelliğe yönelmiş, durulmuş, sakinlemiş, hırslarından kurtulmuş falan filan. Kurtulmuş da bebeğim parmaktaki o yüzüğü insanların yüzüne salladıktan sonra Şems ile aşk yaşasan ne olur, kezban olmuşsun bir kere. Ama umutsuz kezbanlar kulübü kurulabilir, bir diğer kurucu üye de Gülben Ergen olur. Oo şahane, yeme de yanında yat resmen! Hay Allah nereden nereye ama değil mi, Hollywood kırmızı halılarından düştüm Cihangir merdivenlerine (ama yalan değil çıkarken ben bile burnumu tıkıyorum kokudan. sabah sabah çok feci olabiliyor) de ne yapayım blame it on Kelebek, Cadde.
Hah, Juliette Lewis. Giyinmeyi beceremeyen bir insan olarak bu sefer nisbeten güzel bir kıyafetle katılmış törene. Vivienne Westwood. Ancak önemli değil kendisini seviyorum. 90ların başında o zamanki manitası Brad Pitt ile Kalifornia gibi bir filmde oynayan, Strange Days'de ise PJ Harvey'in Hardly Wait'ini üzerinde payetli mini elbisesi ile PJ Harvey'den kendisinden dahi kat be kat güzel yorumlayıp efsane kategorisine yükseldikten sonra her şekil olur, laf ettirmem.
Emin olamamakla beraber sanırsam kendisi Games of Thrones'daki kötü karakterli sarışın kadın. Ama güzel bir kadın. Özellikle de kendi asıl gerçek hali yani brunette hali ile. Elbisesi Jenny bir şey ama güzel. En azından onda çok güzel olmuş. Omuzlarının güzel şekli ile beyazlığı güzel çıkmış. Ama bir tek o topuz işte o biraz fazla yükseklerde sanki kafanın ortasında kalmış gibi. Çocukluğumuzdaki çizgi film The Flintstones'daki Bambam gibi olmuş. Yoksa tamamdır.
Oprah Winfrey ve Forest Whitaker. İkisi de Amerika'nın zenci cemaati için çok önemli isimler, rol modeller. Oprah'dan ziyade Forest Whitaker için koydum resmi. Ne de olsa kendisi RZA'nın muhteşem müziklerini yaptığı Jim Jarmush'ın yönettiği pek leziz film Ghost Dog: The Way of Samurai'un ana karakteri. Her türlü respect!
Hiç mi hiç beğenmediğim Claire Danes ve güzel mi güzel Vionnet elbisesi. Doğru, Claire Danes'i ne güzel ne çekici ne de albenili buluyorum. Aksine oldukça sönük olduğunu düşündüğüm bir tip ama burada cidden güzel gözküyor. Belki göz makyajı, belki saç renginin doğallığı ama bir şekilde sıcak ve cezbedici geliyor insana. Eski mi eski bir fransız markası olan Vionnet elbisesi ise ciddi güzel.
Hani ufak daireden bir platform üzerinde dönen balerin bebek bibloları vardır, arkadan çevirme kollu. Hah,işte herhalde kendisi bu bebeklerin gerçek hayattaki bir yansıması. Elbise Rochas da, o duruş, o kollar, o tütüye benzeyen eteğin garip kabarıklığı filan gerçekten de her an sırtındaki kolu çevirip salonun ortasında dönecekmiş gibi hissettiriyor insana. Korkutucu bir his. Hatta Ürpertici.
Evet olmuşluğa geri dönüş, mürebbiyelikten kurtuluş. Gerçekten de geçen haftaki o garip D&G elbiseden sonra bu Valentino olmuş Julia Roberts 'ta. Brad Pitt de forever Brad Pitt deyip sevgiler saygılar deyip dükkanı kapatırı.
No comments:
Post a Comment