Sunday, April 10, 2011

P.S. # 5



bir şeylere niyetim var, yavaş yavaş her şey geri geliyor. belki biraz çaba, belki de kendiliğinden, belki de olması gereken olduğu için ama işte "geri dönüş" başladı. düşünceler, istemler, niyetler, ifade etmeler, gülüşmeler, kahkahaya yakın gülmeler, espriler, keyif olabilecek dakikalar, gözleri kapadığında "sorunsuzluğun" hissiyatı "demek ki olacak" düşüncesi ile p.s...

p.s. başkaları adına utanmak garip bir şey. gerçekten de hiç beklenmedik bir anda insanı vuruyor bu başkaları adına utanmak. kişiyi (kişileri) tanımakla da alakalı değil sanıyorum. ama uzun zamandır bir başkası adına utanmamıştım derken tesadüfen son zamanların favori filmi "kaybedenler kulübü" sahiplerinin tek seferlik radyo programını duyduğumda arayanları, arayıp da konuşanları duyunca -özellikle de kadınları- herhalde bu "başkaları adına utanmak" dedikleri olsa gerek cinsinden bir duygu hissettim. rahatsızlık ve inanamazlık arası bir şey. herkesin ne kadar "çılgın", ne kadar "kool", ne kadar "umursamaz", ne kadar "hazırcevap", ne kadar "aykırı", ne kadar fütursuz bir "senli-benli samimiyetinin kraliçesi" ama bir o kadar "sevimli, şımarık, şirin" olduğunu gösterme telefon aramaları o kadar sıkıcı ki yıllar sonra duyduğuma sevindiğim eskiden dinlediğim programın yayınına tahammül dahi edemedim. ki kent fm ilk göz ağrımdır, o "kent fm 101" anonsu, trt 3'ten sonra hayatıma giren kent fm. demek ki her şeyin bir ömrü oluyormuş, bitmiş olanları canlandırmanın alemi yokmuş. ama geri dönmek ister miyim '90-'91-'92-'93 yıllarına? kesinlikle. ayrıca kent fm ile beraber genç radyo, hür fm vardı hatta bbr gibi belediye radyosu gibi bir şeyde harika rock programları olurdu. programları kasete bile çekerdik, o kadar şahaneydi.
herhalde kız olduğum için bazı kız tiplerini anlayamıyorum ve belki de rahatsızlık duyuyorum. "alooo ben serraaaa şu an ne yaptığımı sormayacak mısın?". oy oy oy ! bazı hayatlar ne kadar da acıklı.;

p.s. (2) baharın artık gelmesi lazım. acilen. resim çekmem lazım. resmin adrese teslimi lazım. paskalya geliyor, tatili var, ucuz bileti var, gelmesi gerekeni var, gitmesi gerekeni var.

p.s. (3) çiçeklerle dolu bir ev istiyorum galiba. sulamak zorunda kalmayacağım şekilde sadece her tarafta mutlu edecek lilyumlar, frezyalar, nergisler, sümbüller olsun...yine people ihtiyacım için bir neden. sulama, yerleştirme vs işini başkaları yapmalı ben sadece keyfini yaşamalıyım.

p.s. (4) evet tek çocuğum. bunlar tek çocuk şımarıklıkları mı? belki de. en azından kardeşli şımarıklıklardan daha feci değiller. doğum gününe gittiğim pek sevdiğim a. ile konuşuyorduk da ailelerin tek çocukları olarak. tamam, bazı komik şımarıklıklar, kaprisler, kısa süreli hevesler yapıyoruz da gün sonunda abladan-ağabeyden-kardeşten destek almadan, yalnız kalmaktan korkmandan yine ayakta kalan biz oluyoruz.

p.s. (5) milliyet'teki cüneri civaoğlu ve gisele bundchen resimleri aslında tam yorumluk ama bilmiyorum fazla halim yok bu tip şeylere. sanıyorum bir sürü şeyden fazlasıyla sıkılıyorum ve üzerine ilgilenmeye dahi gerek duymuyorum ki 4 nisan'dan beri etkisi görülmeye başlayan bendeki poseidon çıkartması bu yönde olabilir. aynen master chef denilen programın varoşluğu ile veya veya kazık kadar kızların sürekli bir prenses/melek tadında poz vermeleri gibi. off o melek kanatlarını takıp poz vermek, bunu da profil resmi yapmak, bir de üstüne üstlük bebek gibi konuşmaları cidden yüreğimi sıkıştırsa da eskiden ilgilendiğim kadarıyla dahi ilgilenmiyorum. eleştirecek, sallayacak kadar dahi değil.


p.s. (6) poseidon=neptün. birisi yunan mitolojisi diğeri ise roma.

p.s. (7) bir ara sanıyorum 90lı yılların başında amerikan futbolcularının-beyzbolcularının filan giydiği gibi ceketler epey modaydı. hani yakasız, kolları epeyce kabarık gibi, yakası ve beli lastikli, üzerinde genelde '88, '77 filan gibi logolar vardır ( ya da türlü türlü şekil; dolar işareti, barış işareti, çiçek, böcek, yıldız, hatta ay-yıldız ). galiba tekrar moda. ne yazık ki. geçen gün gördüm bir kadının üstünde. aman allah'ım! neden ki? 2000li yıllardayız artık hatta ilk on yılı da devirdik, böyle şeyleri kim giyiyor ki? moda diye ise çok üzücü bir moda. giyen varsa belki sadece stylinggg (!) tadında olabilir ki yine çok çirkin. ama giyenler bir de stylinnggg (!) uğruna değil de, sıradan ev kadınlarıysa görüntü daha da acıklı. altına da garip bir kot giymişti. of ki of. ama gerçekten atilla atalay 'ın yarattığı pencereden bakan komşu kızı sıdıka ruhlu kadınlar vogue ile birleşmemeliler. en azından kıyafetlerde. avon 'da kalmalılar. ya da en fazla olay 'da.

never on sunday ' e daha var. o yüzden şimdilik p.s.





No comments: