Günlerdir süren bir ağırlık, havanın sıcaklığı gibi saçma durumlardan dolayı gerginlik, kapanmışlık hissi vs derken nihayetinde dün gece nisbeten "hafif" ve güzel bir gece idi (ne cumartesi akşamı refik, ne başka şey, her şey ama her şey kat kat idi).
Arka komşum, T., hayatta hiç anlamadığım bir şey olan mangal, kocaman bir entrecôte, Delizia hardal, bozcaada şarabı, kırmızı, M. (yine ve yeniden derin konular), osmanlıca sözlük, ganimet olarak gömlek ve kitap, hediye olarak sabun (karşılıklı) , Frank Sinatra, Julie London, büyük keyif, arka balkonuma kuş bakışı bir bakış...kısacası sıcak mı sıcak ağustos akşamında, huysuz mu huysuz ben, komşu T.'de M. ile büyük keyif.
P.S. M. ile hemfikiriz; benim penceremden gördüğüm daha güzel, daha yakın, daha üzerinde gibi.
P.S.(2) ani gelen, çok da sorgulanmayan samimiyet ilginç bir şey. olursa oluyor olmuyorsa olmuyor. yoksa manyak mıyım ben hiç tanımadığım, sevgilim filan olmayan birinin yemek davetinden sonra gömlek, kitap alıp çıkacağım? deli derler valla.
P.S. (3) bazı konularda anlamada siyah/beyaz olarak tanımlamalar üzerinden düşünen ben (yani güzel güzeldir, çirkin çirkindir ya da seviyorsan seviyorsundur, haliyle yapman gerekenler vardır, sevmiyorsan da sevmiyorsundur, o da gayet nettir) yine hakkımda duyduklarıma hem güldüm, hem m. ile konuştum ama asla kötü algılamadım.
P.S. (4) that's life (frank sinatra). fly me to the moon (julie london, frank sinatra, diana krall, tony bennett etc).
P.S.(5) komik kare: karşımdaki m. kulağında telefonun kulaklığı ile radyodan o takımın maçını dinliyor, bunun üzerine ikimiz kavga ediyoruz, ben cuma geceki arayışlarını hatırlayarak daha çok sinirleniyorum, neticede sonra öpüşüp barışıyoruz.
No comments:
Post a Comment