Bir şekilde hepimizin, dönem dönem, zaman zaman yaptığı şeydir kendini kandırmak. Kimi zaman ona dair kendimizi kandırırız, kendi yarattığımız pembe buluta inandırırız kendimizi, onun bakışlarını çok derin algılarız ki oysa hiç alakası yoktur sadece bakıyordur manasızca, hareketlerine anlamlar yükleriz, sözlerini bir başka algılarız, hata yaptığında, doğru davranmadığında, hatta kötü davrandığında yine kendimizi kandırırız, onun için bahaneler üretiriz "aslında öyle yapmak istemedi, biliyorum, seviyor beni, kafası dağınık biraz, çok yorgun o da" gibi . Biz insanların "o" ile yaşadığı ilişkisinde zayıf noktasıdır bunlar, o yüzden de kendimizi kandırmayı tercih ederiz.
Bir de daha başka, daha gündelik konularda kendimizi kandırırız. Bu durumda ben her sabah kendimi kandırıyorum. Kolumdaki ve telefonumdaki hariç tüm saatler bende ileridir. Yatağın başındaki ise 10 dakika ileridir mesela. Tek bir sebebi var o da kendimi kandırmak istemem. Sanki daha fazla uyuyormuşum hissine kapılıp gerçek saat çaldığında başucumdakine baktığımda "ooo daha çok var ya, uyurum ben10 dakika daha" diye yaşamak istemem. Yoksa daha fazla uyumak diye bir şey yok, olay kendini kandırmak, o kadar.
Diğer konulardaki kendini kandırma durumu acıklı, pathetik bir hal almasın diye dostlar var bu hayatta; kenara çekip konuşacak "ee yeter artık kendine gel biraz, toparlan, bırak şu ezik halini" diyecek. That's what friends are for...
No comments:
Post a Comment