Sabah sabah çok teknolojik, çok hizmetli, çok yeşil banka ile, çok tasarım gündemli toplantıdaydım. Ve bir kez daha öyle bir hayattan zerre hoşlanmadığımı, yaptığım tercihlerin çetrefilli ama beni yansıtan tercihler olduğunu gördüm.
Sanıyorum plazada çalışmak beni boğabilirdi. Bilmiyorum hayat bu tabii ve neyin ne zaman ne çıkartacağı belli olmaz ama yine de sanki o katların, o binaların içerisinde sıkışırmışım hissi yaşamam yüksek ihtimaldir (bir keresinde bir tanesinde çalışanların retina kontrolü ile içeri girebildiğini öğrenip şaşkınlıktan neredeyse bayılacaktım. ne retina kontrolü ya? cia'ye mi giriyoruz?). Bir de bu kurumsal yerlerde dress code var ki beni benden alan... Tabii öyle yerde belirli kurallar çerçevesinde çalışınca yapacak bir şey yok, çok tercihe bağlı durumlar değil ancak nedense insanların kötü giyindiğinin düşünüyorum plazalarda. Aslında insanlardan kastım kadınlar çünkü karşı cins zaten takım elbise giyiniyor, başka bir seçeneği yok.
Kadınlarda ise sürekli bir gri, açık kahverengi takım durumu var ki, hiç özelliksiz, niteliksiz kıyafetler ortaya çıkıyor. Bir de elde kötü bir çanta (burada asla ve asla şu olmalı, şu marka olmalı diye bir düşüncem yok. sadece biraz daha özellikli olabilir. ve işin komiği büyük paralar verip aldıkları ile pazarda satılan arasında tarz olarak bir fark olmaması. o yüzden zevksizlik başka bir şey). Kesinlikle bu giyim tarzı dayatmasının çok sıkıcı olabileceğini anlıyorum ama hiç mi başka şeyler denenemez, yapılamaz?
Ne bileyim sıkıcı geldi bana sabah sabah plazaya girmek, mutsuz kurumsal hayatlara tanık olmak; odama dönünce bir mutlu oldum.
P.S. Şimdi düşününce beyaz gömleğim, siyah eteğim, at kuyruğu saçlarım ile dışardan ben de very corporate duruyormuşum ama sanıyorum corporate topuklu ayakkabılar yerine babet ve kafamdaki çocuk tokası ile bu imaj epey yıkılmıştır (yes).
No comments:
Post a Comment