Saturday, July 31, 2010
Gece # 8
gecenin anlamı sabahından başladı, telefonda "I just call to say I love you" söylediğimde "ya cidden çocuksun!" cümlesinin komikliği kadar cümleyi söyleyenin kendisinin ne denli "çocuk" olduğu" ama bir o kadar da doğum günü çocuğu olduğu, gündüz siyah elbise, bahçede bol bol telefonla konuşma anı, bebeğim tarık anı, heyecan anı, mülakat anı, gerizekalı türk gençliğinin mülakat anı, ard arda gelen cehalet karşısında şaşkınlık anı, geceye hazırlık anı, kırmızı elbise, beyaz babet (15 pound. this is london baby!), gey kapılım z., yürüyerek karaköy liman caddesi ve sanki bir an için shoreditch'deyiz, çok kalabalık, b.'nin doğum günü ile alice in chains h.'nin vedası, güzel mekan, gideri olan garson ama 3 parça yemek için pahalı mekan, 7'sinde ne ise 70'inde de insanın aynı olması ve hissiyatımın doğru çıkması (gerçekten de bir şekilde sevmediğim insan yine bir gün bir şekilde yapıyor bir şeyler ve ne yazık ki ben haklı çıkıyorum), bodrum'dan gönderilen şampanya, önce touchdown, sonra kiki, ve yine fantastik bir eğlence, fantastik bir gece, fantastik bir kutlama, fantastik arkadaşlıklar ...
p.s. daktilo kolye! manasız komik ama bir o kadar manalı.
p.s. (2) söylediğim herkes çok güldü ama cidden söylüyorum ve sıcaktan çıkabilsem yapacağım. bu spastik evden çıkarmayan sıcaklar için salonun ortasına orta boy plastik şişme çocuk havuzu almak, içine bikini ile girip herkesi de çağırıp elimizde soğuk biralarla oturup film seyretmek müzik dinlemek istiyorum. nedir bunun parası ya? eve servisi yok mu? şu sıcaktan gebersem gidip alacağım plastik havuzdan ve dediğimi yapacağım ama kalkacak takatim yok. ayrıca neresi komik? gayet müthiş bir fikir bence. hayır, gözlüklerimi takabileceğimi sanmıyorum gençler.
Labels:
Fantastiik,
Friendship,
gece,
şampanya,
Summer breeze
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment