Ah be Şirinciğim bu sabah çok talihsizsin!
Güzel bir hafta sonundan sonra işe gelme hezeyanları yaşayan bir insanım. Gerçi siparişinin bedeli kendisine sponsorca hediye edilen B.'nin online konuşmalarda dediği gibi gayet laubali, gayet komik vaziyetteyim ama havanın hâlâ tam anlamıyla bir bahar havası olmuyor olması, işe gelmiş olmamın verdiği sıkıntı ile her şey ile uğraşma halinde olduğumdan bundan nasibin alacak olan sensin bebişim (çünkü bulaşmak istiyorum).
Muhteşem gazete Sabah'taki köşende sormuşsun "çok şey mi istiyorum?" diye. Valla seni düşününce, yazdıklarına biraz göz gezdirip hakkında biraz fikir sahibi olunca "evet istiyorsun" bence.
Gördük ki bütün bir kışı yeme-içme ile geçirip, tatlı krizlerini kuru kayısı ile değil de çikolata ile atlatıp her pazartesi günü rejime başlayıp çarşamba günü kendini sizin binaya yakın sayılabilecek Hüsrev'de kuru fasulye pilav yedikten ve senin kuşağın türk standartları için uzun sayılan boyuna rağmen yanlarının genişlediğini gördükten sonra pilates'e başlamış ama sonra bırakmışsın. Ama bebişim, pilates senin sporun değil ki! Bana sorsan söylerdim sana senin olayının pilates olmadığını.
Hayır anlıyorum Madonna'dan sonra sen de bileğine kırmızı kabala bilekliği taktın, ruhani olmak istedin, onun vücuduna bakıp çoğumuz gibi iç geçirdin ve pilatese sarıldın ama ne yazık ki sen o yapıda değilsin. Ne bedenen ne de ruhen pilates insanı değilsin sen.
Sen, nasıl söyleyeyim daha bir alaturka yapıya sahip bir kadınsın sanki. Hani "kırmızı gül romantiği olup Issız Adam gibi "hercai" tiplemelere kızan, hayran olduğu beyi ile seviyeli bir ilişki yaşayan, anne olunca mutlak suretle "kutsal anne" olan, yurtdışına gittiğinde çoğunlukla yemeklerden şikayet eden ve döner/mantı yemeyi özleyen, yine yurtdışına çıktığında insanların kafasındaki kara kuru, başı kapalı türk imajının dışında kaldığı için alışveriş esnasında "hangi milletdensiniz" sorusuna "türküm" cevabı verdiğinde karşıdaki "ama hiç türke benzemiyorsunuz" şaşkınlığının diğer non-türk hemcinsleri Ömür Gedik veya Deniz Akkaya gibi mutluluğunu yaşayan, her aşk acısında Sezen Aksu dinleyip önce ağlayıp sonra "acım zenginliğimdir" cümlesi ile arınan, spor yapmayı yaşam biçimi olarak değil de Yeşilköy sahilde yürüyüp sonrasında 2 tane kepekli tost bir paket de altınbaşak yemek olarak algılayan "lar var ya, işte onlar gibisin (örneklemeler senin için biraz uzun oldu senin intelligence limitée durumuna, farkındayım ama ne yaparsın benimkisi de intelligence illimitée , ne yaparsın, that's life).
Ama yine de üzülme, bu pilatesin makinesi var senin yerine seni hareket ettiriyor filan bence sen ondan al, koy rezidansının içine, sabahları hem blackberry'inden maillerine bakıp hem de sporunu yapmış olursun.
Yine yazmışsın "seyahat etmek, kitap okumak, işini iyi yapmak, zamanı mükemmel kullanmak, organize olmak ve bir de sabahları saçları-tırnakları kuaförden çıkmış gibi yapılı, en fresh halimle masamda oturabilmeyi " istiyormuşsun. Ah keşke be Şirinciğim! Hem seyahat edeceksin (ki senin eski seyahat maceralarını biliyoruz; hani dublin'i sıradan bulduğun, ışığın doğudan yükseldiği kudüs'te ve mısır'da baharat kokulu insanlar sebebiyle hayal kırıklığı yaşadığın maceralar), hem kitap okuyacaksın ( hmmm, bak tabii yazılarının tümünü okumadığım için en sevdiğin yazarları en sevdiğin kitapları bilmiyorum ama adım gibi biliyorum ki mini all-time favorite listende erskine caldwell, marcel proust, kafka, veya a.h. tanpınar yoktur. sen sanki daha çok tuna kiremitçi, kürşat başar, buket uzuner, paulo coelho takipçisi gibisin).
Kıssadan hisse Şirinciğim, bence sen yazdıklarından sadece "sabahları saçları-tırnakları kuaförden çıkmış gibi yapılı en fresh halinle masanda oturmayı" dene ve onda başarılı ol. Hırsı, düşünceyi, sportif olma kaygısını filan tamamen bize bırak. Hatta bana bırak. Ne de olsa sana bedavaya "guru" hizmeti veren benim (yazında "guru" yardımı istediğini söylemişsin. bak işte karşında guru anotherstar). Hadi son kıyağımı yapayım ve sana Madonna'nın spor eğitmeni Tracy Anderson'nun DVDsini yollayayım. Neydi adres? Sabah Plaza, Balmumcu diye yazsam gelir mi?
Güzel bir hafta sonundan sonra işe gelme hezeyanları yaşayan bir insanım. Gerçi siparişinin bedeli kendisine sponsorca hediye edilen B.'nin online konuşmalarda dediği gibi gayet laubali, gayet komik vaziyetteyim ama havanın hâlâ tam anlamıyla bir bahar havası olmuyor olması, işe gelmiş olmamın verdiği sıkıntı ile her şey ile uğraşma halinde olduğumdan bundan nasibin alacak olan sensin bebişim (çünkü bulaşmak istiyorum).
Muhteşem gazete Sabah'taki köşende sormuşsun "çok şey mi istiyorum?" diye. Valla seni düşününce, yazdıklarına biraz göz gezdirip hakkında biraz fikir sahibi olunca "evet istiyorsun" bence.
Gördük ki bütün bir kışı yeme-içme ile geçirip, tatlı krizlerini kuru kayısı ile değil de çikolata ile atlatıp her pazartesi günü rejime başlayıp çarşamba günü kendini sizin binaya yakın sayılabilecek Hüsrev'de kuru fasulye pilav yedikten ve senin kuşağın türk standartları için uzun sayılan boyuna rağmen yanlarının genişlediğini gördükten sonra pilates'e başlamış ama sonra bırakmışsın. Ama bebişim, pilates senin sporun değil ki! Bana sorsan söylerdim sana senin olayının pilates olmadığını.
Hayır anlıyorum Madonna'dan sonra sen de bileğine kırmızı kabala bilekliği taktın, ruhani olmak istedin, onun vücuduna bakıp çoğumuz gibi iç geçirdin ve pilatese sarıldın ama ne yazık ki sen o yapıda değilsin. Ne bedenen ne de ruhen pilates insanı değilsin sen.
Sen, nasıl söyleyeyim daha bir alaturka yapıya sahip bir kadınsın sanki. Hani "kırmızı gül romantiği olup Issız Adam gibi "hercai" tiplemelere kızan, hayran olduğu beyi ile seviyeli bir ilişki yaşayan, anne olunca mutlak suretle "kutsal anne" olan, yurtdışına gittiğinde çoğunlukla yemeklerden şikayet eden ve döner/mantı yemeyi özleyen, yine yurtdışına çıktığında insanların kafasındaki kara kuru, başı kapalı türk imajının dışında kaldığı için alışveriş esnasında "hangi milletdensiniz" sorusuna "türküm" cevabı verdiğinde karşıdaki "ama hiç türke benzemiyorsunuz" şaşkınlığının diğer non-türk hemcinsleri Ömür Gedik veya Deniz Akkaya gibi mutluluğunu yaşayan, her aşk acısında Sezen Aksu dinleyip önce ağlayıp sonra "acım zenginliğimdir" cümlesi ile arınan, spor yapmayı yaşam biçimi olarak değil de Yeşilköy sahilde yürüyüp sonrasında 2 tane kepekli tost bir paket de altınbaşak yemek olarak algılayan "lar var ya, işte onlar gibisin (örneklemeler senin için biraz uzun oldu senin intelligence limitée durumuna, farkındayım ama ne yaparsın benimkisi de intelligence illimitée , ne yaparsın, that's life).
Ama yine de üzülme, bu pilatesin makinesi var senin yerine seni hareket ettiriyor filan bence sen ondan al, koy rezidansının içine, sabahları hem blackberry'inden maillerine bakıp hem de sporunu yapmış olursun.
Yine yazmışsın "seyahat etmek, kitap okumak, işini iyi yapmak, zamanı mükemmel kullanmak, organize olmak ve bir de sabahları saçları-tırnakları kuaförden çıkmış gibi yapılı, en fresh halimle masamda oturabilmeyi " istiyormuşsun. Ah keşke be Şirinciğim! Hem seyahat edeceksin (ki senin eski seyahat maceralarını biliyoruz; hani dublin'i sıradan bulduğun, ışığın doğudan yükseldiği kudüs'te ve mısır'da baharat kokulu insanlar sebebiyle hayal kırıklığı yaşadığın maceralar), hem kitap okuyacaksın ( hmmm, bak tabii yazılarının tümünü okumadığım için en sevdiğin yazarları en sevdiğin kitapları bilmiyorum ama adım gibi biliyorum ki mini all-time favorite listende erskine caldwell, marcel proust, kafka, veya a.h. tanpınar yoktur. sen sanki daha çok tuna kiremitçi, kürşat başar, buket uzuner, paulo coelho takipçisi gibisin).
Kıssadan hisse Şirinciğim, bence sen yazdıklarından sadece "sabahları saçları-tırnakları kuaförden çıkmış gibi yapılı en fresh halinle masanda oturmayı" dene ve onda başarılı ol. Hırsı, düşünceyi, sportif olma kaygısını filan tamamen bize bırak. Hatta bana bırak. Ne de olsa sana bedavaya "guru" hizmeti veren benim (yazında "guru" yardımı istediğini söylemişsin. bak işte karşında guru anotherstar). Hadi son kıyağımı yapayım ve sana Madonna'nın spor eğitmeni Tracy Anderson'nun DVDsini yollayayım. Neydi adres? Sabah Plaza, Balmumcu diye yazsam gelir mi?
No comments:
Post a Comment