Friday, November 21, 2008

Haykırış


İnsan bazen haykırma ihtiyacı duyar. Her şeye bağlı ve her şeyden ayrı olarak. Kaçınılmazdır.

Hayatın kendisi, yaşananlar, yaşanamayanlar, eldekiler, elde ol(a)mayanlar, sevilenler, sevilemeyenler, beklenenler, bekleyenler, beklenip de gelmeyenler, dostlar, arkadaşlar, sevgililer, beraber yaşananlar, beraber ortaya çıkartılanlar, beraber yaşamlar, beraber kaderler, beraber yaşanan sessizlikler ve beraber yaşanan pişmanlıklar, yıllar önce beraber poz verilmiş resimde beklenmedik şekilde ortak gelişen ama bireyce yaşanan yalnızlıklar, her ay hesaba yatırılan paranın harcaması, yemek masasında hesabı kimin ödeyeceğinin kavgası, büyük laflarla edilen ama hiç gidilemeyen yemeklerin ne kadar tutar düşüncesi, yeni yaptırılan mutfak-banyonun fayansları, zeytin ağacından yeni bir masa siparişi, alınan hediyeler, verilen ve verilmeyen hediyeler, doğum günü hediyesi kanlı elmasın hala ödenen borçları, aidat borcu, telefon faturası borcu, telefona gelen indirim mesajlarının bütçeyi yıkacak çekincesi, alınan kitapların hala okunamaması, dergi sayfalarının hala layığı ile çevrilememesi, hediye edilmiş 3 beden büyük gömleğin hala giyilememesi, sabah güneşini görmek istememek, müziği ise hissedememek haykırmaya iter insanı ( ... gibi herkesin her yerde, her zaman, her şekilde, her koşulda yaşayabileceği, düşünebileceği milyonlarca sebepten bazıları veya hiçbiri).
Sebeplice veya sebepsizce haykırma isteği herkesin başına gelir. Oysa haykırmak rahatlatır insanı, iyi gelir sakinleştirir, öfkeyi durdurur. Sanki zehir olarak görülen gitmiştir vücuttan.
Peki ya o zehir yine gelirse? Her seferinde haykırmak mı lazım? Kim bilir belki de. Duyguları içinde çok tutmamak lazım derler. Belki. Neden olmasın?

P.S. e. munch da hiç ama hiç sevmem ama en azından bu graffiti olanı.

No comments: