Sirenlerin öttüğü 2 dakika boyunca pencereden baktığımda gördüğüm manzara idi "ayağa kalkan balıkçı". Vapurlarla, deniz otobüsleri ile mukayese edildiğinde küçücük bir nokta olarak gözüken balıkçı teknesinde yine ondan küçük gözüken bir başka nokta gibiydi ama bir o kadar belirgin farkedilendi. 10 kasım günü saat 9'u 5 geçe 2 dakika tüm şehirden duyulan siren sesleri boyunca küçücük teknesinde saygı duruşunda duran adamdır "ayağa kalkan balıkçı".
Saygı duymak veya kendine saygı duydurmak zorla olacak iş değil. Baskı ile olacak iş hiç değil. Ne kadar komik ki yöneten takım yani devletmiş, hükümetmiş, oralarda varolan oralarda kendine bir güç kalesi yaratanlar sahip oldukları güç kadar saygı gördüklerini sanıyorlar. Ancak yanılıyorlar. Gördükleri saygı sadece gösteriştir, yalakalıktır, korkudur. Asıl saygının ise bunlarla hiç ilgisi yoktur. Olmadığı gibi asıl saygı duyulan adam her zaman devlet erkanından, büyük kahramanlardan ziyade sıradan hayatlarında farklılıklar yaratmaya çalışan sıradan insanlardır. Ayağa kalkan balıkçı gibi. Hiçbir zorunluluğu olmadan sadece istediği, sadece duygulandığı, sadece içinden geldiği için saygı duruşunda bulunduğu için. Yoksa kim farkedecek ki boğazın sularında minicik teknesinin içindeki adamının ayağa kalktığını?
Gerçekte saygın olmak, itibar edilmek zor iş olsa da sahte saygı gösterilerini para veya güç ile satın almak bir o kadar kolay.
No comments:
Post a Comment