Kaygı iyi midir, kötü müdür tartışılır. Öyle kaygılı insan sevmesem de bana kaygılı olanları seviyorum galiba. Sebepsiz. Belki de sadece ilginin varlığı hoşuma gidiyor.
Tanıdığından, sevdiğinden gelen ilgi, özen ile, hiç görülmemiş, tanışılmamış ama sadece varlığı bilinenlerden gelen "geçmiş olsun" arasında bir fark yok aslında. Bugün daha tanınmayan ama yarın tanışılacak ve sevilecek olan kişi olabilir.
İşin ilginci, artık o özel dünyaya kabul edilmiş, farklı bir yere koyulmuş, "artık sen buradasın " diye söylenen, hissettirilen kişiler de bir dönem yabancıydı; sınıfın arkasındaki sıranın diğer ucunda oturan, gece çıkıldığında selam verilen, küçükken mahallede gezinirken yandaki sitenin yine isminin bilinmediği ama sima olarak bilinen çocukları ya da daha da fantastik bir şekilde ekranın diğer tarafında olandı, olanlardı. O günün yabancıları, bugünün en yakınları, en özelleri oldular (peki herkes ve herkesle ilişki aynı kalıyor mu yada saçma davranışlar insanın canına tak edip de siliyor mu içinden ?bugünün el üstünde tutulanı yarının "aman benden uzakta olsun"u mudur? olur, doğrudur, hayat bu, ne ekersen onu biçersin).
No comments:
Post a Comment