Sabahın erken saatlerinde A. ailesinin kadim dostlarından radikal insanı T.E. ile buluşmam gerektiğinden onu bulabileceğim en güvenilir mekan olan kahveye gittim. Biliyorum ki T.E. havanın güzel olduğu günlerde işe gitmeden önce burada oturup öyle gidiyor.
Yeşilköy'den cumhuriyet'e taşınalı neredeyse 8 yıl olacak ancak şu meşhur, herkesin bayıldığı kahveye gittiğim seferler sayılıdır. Ya J.A. istemiştir açık hava diye ya da Efsane güzel havalarda kliniğine giderken kahvaltısını etmek için beni de sürüklemiş, ben de söylene söylene oturmuşumdur. Zaten çay içmem, işin komiği küçük ince belli bardakları tutarken de elim yanar.
Kesinlikle, neden insanların her gün sabahları kahveye gidip, sigara yanıklı masa örtüleri serilmiş dökülen masalarda oturup çay-poğaça-gazete üçgenini gerçekleştirdiğini anlayabilmiş değilim.
Hele yazın, özellikle de haftasonları mahalle turistlere açıldığından gençlerin istilasındaki kahvede oturacak yer bulmak mümkün değil. Atlas Pasajı 'ndaki mağazalardan renkli renkli giyinmiş gençler ve ağır abi görüntüsündeki Tophaneli garsonlar.
Açık hava ve ucuz oluşu mutlaka büyük avantaj ancak gelen kitle için bunlar pek önemli değerler değil çünkü aynı topluluk öğleden sonra smyrna 'da akşam da leyla'de vakit geçiriyor. Başka bir sosyalleşme biçimi mi? Yoksa modernizasyonun yerel uygulanışı mı?
Cumhuriyet'te gündeliğin hareketlerini sağlayan bir güruh var. Tam anlamıyla entelletüel olmayan ama bazı "derin "konulardan, yaşanmışlıklardan bahsedebilen, genelde anlatmayı-özellikle de kendini- seven, çoğunlukla tasarımcı, şair, gazeteci, televizyoncu gibi meslek gruplarına ait insanlar. Çalışma saatleri oldukça rahat olup bütün günü mahallenin kafelerinde geçirebilirler. Herkesle konuşurlar, garsonlarla ahbaptırlar, herkese selam verirler. Ellerinde Radikal, Bir Gün gazeteleri olur, yoğun sigara ve çay tüketirler. Nedense kahvede oturanlar ile İstiklal 'deki ara sokaklarda küçük taburelere oturup nargile içenleri benzetiyorum. Modernizasyon ve yerel değerlerin birleşmesi veya çatışması sanki.
F.A. ile kahve konusunda duygu ve düşüncelerimiz benzerdir. O da anlayamaz insanların sürekli "oturma" halini, bu kadar boş vakitleri olabildiğini. J.A. ise hümanisttir, yoğun çalıştığı için açık hava onu mutlu eder, olayları ve insaları iyi gözle görmeye çalışır, ben ise evine dönerken ineceği merdivenlerin önüne koyulmuş masalara, kaldırımların işgal edilmesine söylenen, gidip oturduğunda mutlaka işletmecilere laf eden huysuz müşteri.
Mamafih yapacak bir şey yok, ne masaların işgalini, ne de kendimi değiştiremiyorum. Barıştım artık hepsi ile. Sadece masaları, arada bir ayağıma çok dolanırsa itiyorum ...
1 comment:
istiklal bitmistir, beyoglu bitmistir, fransiz sokagi aka cezayir street tutmamistir, bu durumda sehrin merkezi taksim'de cihangir kacinilmaz bir duraktir, tir, tir... asmalimescit'e deginmedigimi farketmissinizdir bile, biz trendlerden yana degiliz.
Post a Comment