Güzel hava, mutlu ruh hali derken pazar günleri mahallenin kafelerine çıkmama prensibi sevgili Lapsus Clavis ile bozulup, mahallenin en popüler kafesi, asla yer bulunamayan Smyrna 'ya uğrandı. Uğranması ile resmen bambaşka bir dünyaya düşüldü.
Pazar günleri bana hafif gelir; çok sevdiğimden değil ancak her şeyin hafif olmasını dilediğim gündür pazarları. Mümkünse sadece "yenilip, içilen, keyif yapılan, yataktan çıkılmayan, çıkılacaksa da zorlamayan aktiviteler yapılan bir gün olmalı" diye düşünmeme rağmen, bugün gördüm ki eğer çıkılıp Smyrna'ya gidilecekse büyük çaba, efor sarfedilmeliymiş.
Şahsım kafada bant, üzerimde trenchcoat, altımda eşofman altı ile audrey hepburn très endimanchée vaziyetinde gitse de, bizim Alem dünyası takmış takıştırmış, öyle gelmiş.
Daha sabah röportajını okuyup da "vah vah" dediğim, "yurtdışında sokakta yürüyemiyorum, beni yıldız sanıyorlar orada, Susan Sarandon bana selam veriyor, ..." şeklinde beyanatlar veren Eyşan Özhim, günün öğle saatlerinde pür makyaj ve kokteyl kıyafeti ile içeri girince "bitmiştir benim pazar günü buraya gelişim" demekten kendimi alamadım.
Meraklıları için bir sürü Alem insanı geliyor mekana, ne var ki şahsım için pazar günleri Smyrna gereksiz bir aktivitedir (never on sunday). Yukarda Cuppa var, Susam var nispeten sakin pazar geçirmek isteyenlere. Ya da aynı sırada müşteri profilini oturtamamış Leyla veya Kahvedan var ki yazmaya gerek yok.
whatever happens happens
Pazar ya bugün, yataktan çıkmamak lazım...
1 comment:
cik cik cik cik ortaya cik
cik cik cik cihangir'den disari cik
Post a Comment