Artık olaysız, mücadelesiz gün yok. Her gün bir azap her gün bir sıkıntı. Ve her gün, hayata dair mutluluğu hissedebilmek için de çaba gerekiyor. Bunların üzerine bir deutanç eklenince iyice evlere şenlik oluyor insanı ruh hali. Daha boktanı, hissedilen utanın kişinin kendi hissetiği değil de başkalarının yerine hissedilen olması. Cidden bu, her şeye daha başka bir anlam katıyor, başka bir güzelleştiriyor.
Gezi Parkı'nın yıkılmasına direniş, her zamanki gibi kendi vatandaşını ezmesi için gönderilen kolluk güçleri, en sevilen oyuncak biber gazı, en sevilen oyun arkadaşı "hınçla ve nefretle" yaklaşılan kendisi gibi olan sıradan vatandaş, yaşanan rezillikler, yıkılan çadırlar, yakılan çadırlar, desteğe giden milletvekilleri ile kendi küçük ama cebi büyük dolduran hesaplarına düşmüş diğer milletvekili sıra arkadaşları, gazetelere, televizyonlara ama asıl yabancı basına ve internete yansıyan kareler ve utanç ve kırmızı elbiseli bir kahraman. Gerçek kahramanların içimizde aramızda olduğunun göstergesi gibi kendisi.
Sevmedigim şey büyük laflar, büyük sıfatlar, büyük şaşalı hareketler, büyük iddialar, büyük tasarımlar, "en" büyük olanlar. Bir şeyin büyüklüğü, iddiası ne kadar üstüne basarak telaffuz edilirse aslında bir o kadar da olmadığının net göstergesi değil midir?
Polisin biber gazı sıktığında kıpırdamayarak duran kırmızı elbiseli kahraman kendisi. Niyeti kahraman olmadan hareket edenlerden ama işte kahraman olanlardan. Durmuş öylece. Ne güzel. Öbürü de basmış gazı; müdür ağabeyinden, bakan babasından "aferin"i almak, takdir edilmek, kıvançla işini yapmaya devam etmek için.
Şanslı ülkeler, milletler, şehirler var bu dünyada ama biz onlardan biri değiliz. Olmayacağız da.
Kahramanlar kırmızı giyer.
Gezi Parkı'nın yıkılmasına direniş, her zamanki gibi kendi vatandaşını ezmesi için gönderilen kolluk güçleri, en sevilen oyuncak biber gazı, en sevilen oyun arkadaşı "hınçla ve nefretle" yaklaşılan kendisi gibi olan sıradan vatandaş, yaşanan rezillikler, yıkılan çadırlar, yakılan çadırlar, desteğe giden milletvekilleri ile kendi küçük ama cebi büyük dolduran hesaplarına düşmüş diğer milletvekili sıra arkadaşları, gazetelere, televizyonlara ama asıl yabancı basına ve internete yansıyan kareler ve utanç ve kırmızı elbiseli bir kahraman. Gerçek kahramanların içimizde aramızda olduğunun göstergesi gibi kendisi.
Sevmedigim şey büyük laflar, büyük sıfatlar, büyük şaşalı hareketler, büyük iddialar, büyük tasarımlar, "en" büyük olanlar. Bir şeyin büyüklüğü, iddiası ne kadar üstüne basarak telaffuz edilirse aslında bir o kadar da olmadığının net göstergesi değil midir?
Polisin biber gazı sıktığında kıpırdamayarak duran kırmızı elbiseli kahraman kendisi. Niyeti kahraman olmadan hareket edenlerden ama işte kahraman olanlardan. Durmuş öylece. Ne güzel. Öbürü de basmış gazı; müdür ağabeyinden, bakan babasından "aferin"i almak, takdir edilmek, kıvançla işini yapmaya devam etmek için.
Şanslı ülkeler, milletler, şehirler var bu dünyada ama biz onlardan biri değiliz. Olmayacağız da.
Kahramanlar kırmızı giyer.
No comments:
Post a Comment