Hayatta okuduğum gördüğüm en sığ insanlardan. Gel gör ki sığ insanların cahil insanların itibar gördüğü ülke Türkiye'nin en bilindik en köklü gazetelerinden Hürriyet de bünyesinde bu kadar sığları bir arada tutmayı başaran gazetelerden. Misal Sibel Arna. Hoş, kendisinin özellikle yapılmış tavşan dişlerinden, zengin koca bulup parayla delirmesinden, moda adına sıfır algısı olup bir de üstüne üstlük çoğu markayı yanlış telaffuzundan ve tabii yeni zenginliğin (nouveau riche diyoruz onun gibilere) içindeki görgüsüzlüğü ortaya çıkarmasından bahsetmeyeceğim de (merak eden pazar günü çıkan "dadı ile tatil" konulu yazısını okuyabilir), eski patronu Ertuğrul Özkök'ün bugünkü yazısı diyeceğim. Müzikten anlamayıp köşesinde müzikten bahseden, hatta damadının başında olduğu eski şirketinden çıkan albümleri övdüğü (müzik camiasına eskiden dmc, "damat music company" olarak anılırdı) yazılar yazan Ertuğrul Özkök yine şaşırtmayıp benzer bir yazı, her zamanki gibi duygu yüklü satırlar yazmış E. Clapton & S. Winwood konserinde o kadar duygulanmış o kadar hissetmiş en sonunda şu cümlelerle bitirmiş:
"en harikulade insanlar, en efsane müzik, o da en kötü günde dinlenir. hayatımda bir eric clapton- stevie winwood konseri geçti. ve içimdeki her şeyi tek tek yeniden dinledim. boğaz köprüsü baştan çıkaracak kadar ışıl ışıldı ve gökyüzüne bakarak haykırdım: allahım artık her şeye hazırım".
"Çüş" demek istiyorum cidden. Yani benim anlayamadığım bir duygusallık, bir mübalağa sanatı. Nedense köşe yazarı olan bütün İzmir'lilerde böyle bir abartı durumu var. Hepsi bir duygusal hepsi bir romantik, hepsi bir zeytin- taş baskı zeytinyağı-multi kulti egeli İzmir bir romans içerisindeler. Bilmiyorum herhalde benim burada doğup büyüyüp, öküz ve duygusuz büyük şehir çocuğu olmam sebebiyle zorlanıyorum bu tarz duygusallıkları anlamakta. Ancak ben ki müzikle kendisini kaybedebilen insanlardanım, kendimden geçebiliyorum sevdiğim şarkıları dinleyince, ne yaptığımı bilemiyorum ama bir gün olsun (ki hadi bu kötü bir günümde dinlediğim şeyler olsun) gökyüzüne haykırışlarda bulunmadım.
Ayrıca kendisine haberim var ki, yazısında bahsettği şarkılardan biri olan " Georgia on minde" değil "Georgia on my mind'dır. Kim bilir belki de baskı hatasıdır. Bundan ayrı herhalde yine bir başka "baskı hatası" Sibel Arna'nın meşhur dadılı yazısında vardı. Nouveau Riche Sibel Arna muhteşem yatını anlatırken "sekiz kamera" demişti. O da herhalde "kamara" diyecekti, baskı hatası oldu.
No comments:
Post a Comment