Eskiden fotoğrafçılara gidip aile resmi çektirilmiş. "miş" çünkü böyle bir adete artık pek rastlamıyoruz. Evlerdeki fotoğraf albümlerinde hemen herkesin önceki kuşaklarının giyinip süslenip fotoğrafçıya gidip ailecek poz verdiği resimler vardır (bizimkilerde f.a.'nın takım elbiseli, fötr şapkalı babası permalı saçlı annesi ve kardeşleri ile veya j.a.'nın gençliğinde "baron" diye isim taktığı babası, mekik elmas yüzüklerini çıkartmayan annesi ve kardeşi ile olanlar var) . Elbette o zamanlarda fotoğraf makinesine ulaşımın, fotoğrafın basılmasının zorlukları hatta kişisel olanaksızları da etkili ama yine de anne-baba ve çocukların gerçekte yaşanan ne olursa olsun, içte hissedilen ne olursa olsun yüzlere yerleştirilen mutluluk ifadesi var. Bazıları ciddi mutlu, bazıları gerçekten mutlu, bazıları ise sahte mutlu bakıyorlar ama herkes bir aile fotoğrafında olması gerektiği gibi.
Bugünlerde rövaçtaymış tekrardan, stüdyolara gidip aile resmi çektirmek. Nedenini bilmiyorum ama öyle bir durum var. Belki de "varlıklıyız" göstergesidir (hoş yapanlar gördüğüm kadarıyla bir guggenheim, rothschild değiller ama işte insanoğlu istiyor, neticesinde de yapıyor). Bizim mahallede değil. Ya da öyledir de ben görmüyorum. Şayze! Bir tane şöyle A. Ailesi olarak stüdyoya gidip poz verdiğmiz resmimiz yok. Ne kadar boş, ne kadar sevgisiz insanlarız biz! Elimizde küçük dijital makinelerle abuk subuk otu boku çekiyoruz, sonra da kendimizce çektiğimize aile resmi diyoruz. Bak sen şu işe. Fakat şu stüdyolarda çekilen resimlerin bence en bombası bir nikah/nişan öncesi resimler. Özellikle de kadınların verdikleri pozlar. O pozlara bir de sahneye çıkacakmışcasına stüdyoda yapılan kötü makyaj eklenince gerçekten pozlar başkalaşıyor, poz verenler kendilerini dünyanın en güzeli sanıyorlar. Yapacak bir şey yok, insan hayal ettiği müddetçe yaşar. Kendince kendi küçük dünyasında kendi değerlerince kendi hayallerince kendi hayallerinin çapınca. Bazımız Guggenheim, bazımız Trump, bazımız Koç, bazımız Sabuncakis, bazımız A., bazımız Arna, bazımız Alphan, bazımız Turgut, bazımız Ardıç ama en acı gerçek olaraj çoğumuz sıradan. Hatta o kadar ki sıradanlıktan ve ortalamalıktan kaçış ancak bir aile portesine sığmak ya da sığışmak ile oluyor.
lev tolstoy- "all of us, and especially you women, must have personal experience of all the nonsense of life, in order to get back to life itself; the evidence of other people is no good".
No comments:
Post a Comment