Hayatta en tahammül edemediğim hadiselerdendir: arınmak, enerji almak, enerji vermek, detoks, "ışığım var benim", "auran ne kadar yükseeeek", "feng shui hayatımı değiştirdi; herkesi ve her şeyi seviyorum", "bütün canlıların bu hayatta bulunması için bir sebebi var o yüzden tüm canlıları seviyorum"... Gerçekten de tahammülümü zorlayan laflar bunlar. Ayrıca hiç öyle börtü böcek canım cicim ifadeli kızlardan değilim ama galiba -ne yazık ki- arınmaya ihtiyacım var. E işte kurt kocayınca böyle oluyormuş... Hem zaten fiziksel olarak arınma kolay da ruhsal arınma biraz daha zor. Ağırlığın altında eziliyorum sanki. Bazen. Dün. Bugün. İki gün önce (ama cuma gündüz değil). Teker teker bir bir atsam cebimdeki taşlarımı arınıp yine hafifleyeceğim, itliğime, koolluğuma geri döneceğim.
whatever...
P.S. su içmek arınmanın en güzel yoluymuş. şahane! su zaten en sevdiğim içecek (herhalde kola içmeyeli epey oluyor) ama ikinci sırada şampanya geliyor. acaba şampanyalı bir arınma mümkün mü?
P.S.(2) sofia coppola'yı sevmem ama "lost in translation" güzel film bence. keza virgin suicides da. resimler japonya'da kalakalan scarlett johanson'nın. kendisini harikulade buluyorum, yapacak bir şey yok. P.S.(3) gerçekten bu blog bazen 13 yaşındaki ergen oğlan blogu haline dönüşüyor ya, kendime hem çok gülüyorum hem de hayranlığım artıyor. bravo yani! arınma arınma deyip sonunda güzel bir "kıç" resmi ile bitirdim ya, cidden şahane gel-gitli bir ruh halim var.
No comments:
Post a Comment